Cemaatler alt dinî kültür grupları olarak insanlık tarihinde hep var olmuşlardır. Ancak 15 Temmuz’da dinî cemaat görünümlü bir yapının bazı Atlantikçi gruplarla birlikte 249 kişinin ölümüne sebep olduğu darbe girişimi akla birçok soru getirdi: Bir uçak kendi meclisini nasıl bombalar? Bir helikopter kendi kurumuna nasıl ateş açar? Bir tank kendi vatandaşını nasıl ezer? Bir insan milletin iradesiyle seçilmiş lideri nasıl öldürmek ister? Bütün bunları hangi motivasyonla yapar? İnsan vücudu zaman zaman bazı dokularını yabancı doku olarak görür ve onlara karşı antikor üretir. Antikorlar saldırıya geçer ve otoimmun hastalıklar ortaya çıkar: Guatr, romatizma, Alzheimer, ensefalit, hatta şizofreni… Yani bünye dostunu, düşmanını karıştır. Bazı cemaat yapıları da buna benzer özellikler göstermektedir. Zamanla içinde var olduğu ve geliştiği toplumu bir tehdit olarak algılamaya başlar. Problemi daha iyi anlayabilmek için isterseniz gerilere gidelim. Tehlikeli örgütler açısından İslam tarihine baktığımızda en çok dikkat çeken gruplar Kadiyaniler ve Haşhaşilerdir. Bu nedenle FETÖ hareketine neo-haşhaşi diyenler oldu. Haşhaşiliğin yeni bir versiyonu olduğu iddia edildi. Bu iddialar haksız sayılmaz.
Haşhaşilik kült bir hareket olarak ortaya çıkmıştı. Mevcut dinî yapıyı değiştirerek bir lider etrafında yeni bir dinî anlayış inşa ettiler. Batınîleri diğer gruplardan ayıran özellikler mevcut. Her şeyden önce liderlerini müthiş kutsallaştırırlar. Masum görürler ve onun verdiği emirle her cürmü işleyebilirler. Haşhaşiler bu şekilde İmam Gazali’ye üç defa suikast girişiminde bulunmuş, Nizamülmülk’ü öldürtmüşlerdi. FETÖ’yü incelediğimiz zaman örgütlenme dinamiği, grup ideolojisi ve yapılanması açısından Batınîlere çok benzediğini söyleyebiliriz. Onlar da liderlerini masum görüyor ve “mahzun” kavramını kullanıyorlar. Başka bir benzerlik de kendi gruplarını seçilmiş olarak görmeleri. Örgütün bütün mensuplarında “seçilmişlik” psikolojisi hâkim. Buna mukabil kendileri dışındaki insanları hor ve hakir görmekteler. Onlara göre diğerleri ufak tefek şeylerle uğraşan zavallı insanlardır. Oysa kendileri seçilmiş, kurtarıcı ve kahramandır! Tıpkı Batınîler gibi Gülenciler de gelecekte büyük bir fütuhatın gerçekleşeceğine inanırlar.