Necmettin Erbakan Hoca 1960’ta, üniversite 2. sınıfta “motorlar” dersimize gelmişti. O zaman doçentti. Meseleleri tahtaya çok güzel çizer, çok da güzel anlatırdı. Anlattığı pek çok şey hâlâ hatırımdadır. Mesela, hatırladığım kadarıyla tahtaya beş çeşit karbüratör çizmişti. Bugün hepsini değilse bile bir kısmını çizebileceğimi zannediyorum. O dönemde üniversitelerde dindar denilebilecek hocalar yoktu. Öğrenci de yoktu. Bir o vardı, bir de eniştesi, “barajlar” dersimize gelen Osman Çataklı. Ayrıca Şehir Sağlığı ve Tekniği Kürsüsünde -bu kürsü bugünkü Çevre Mühendisliğinin temelidir- yeni doktorasını tamamlamış Nevzat Kor bey vardı. İTÜ öğrencilerinin dindar kesimi -ki sayıları bir elin parmakları kadardı- kandillerde, önemli dinî günlerde İskender Paşa’ya giderlerdi. Hoca da oraya bağlıydı. O zamanların Nakşi şeyhi Mehmed Zahid Kotku Efendi’ydi. İskender Paşa Camii’nin de imamıydı. Hoca gibi Osman Çataklı Hoca da o zata bağlıydı. Erbakan Hoca 1965’te profesör olmuştu. Doçentliği ile profesörlüğü arasında 12 sene gibi uzun bir süre geçmişti. Hâlbuki doktoradan hemen sonra hiç beklemeden doçent olmuştu. Dönemin şartları dolayısıyla hâkim güçler dindarlara pek de iyi gözle bakmıyor, tabir caizse hep önlerine takoz koyuyorlardı.
Devamı Derin Tarih Şubat Sayısında…