Türk demokrasisinin sekteye uğratılması için ordu içinde bir cunta 15 Temmuz akşamı harekete geçti. İktidarı ele geçirmek için önce müesseseleri ve kritik noktaları ele geçirmeye başladılar. Üç havaalanının ulaşıma kapatılmasının ardından İstanbul’a giriş ve çıkışı engellemek maksadıyla köprüde konuşlandılar. Meclisin bombalanması yetmiyormuş gibi MİT karargâhını harp sahasına çevirdiler. Tanklarla, F16’larla, helikopterlerle halk üzerine ateş açtılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise iPhone ile televizyona bağlanıp, milleti bu belâdan kurtulmak için sokaklara çağırdı. Müezzinler minerallerden selalara başlarken, bütün siyasî partiler yek-vücut hâlde darbe karşısında durdular.
Ellerinde silahı bulunmayan halk, vücutlarını namlulara siper etti ve nihayet televizyonları, köprüyü, tankları darbecilerin elinden geri aldı.
Amerika başta olmak üzere Batı medyası ise, daha ilk saatlerden itibaren darbenin başarılı olduğuna dair haberler yaptı. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’ya kaçtığını bile söylediler. Darbeye karşı Türk milleti ölümü göze alırken demokrasi meddahlığı yapan Batı’dan çıt çıkmıyordu. Ne hikmetse Fransız Konsolosluğu kapılarını iki gün evvelden kapatmıştı. Meşru yollarla seçilmiş bir meclisi destekleyen tek bir kelime çıkmadı ağızlarıdan. Fakat darbenin başarısız olduğunu anlayınca Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Kerry, Erdoğan’ı destekler ifadeler kullanmaya başladılar.
Demokrasi bahane
Ortadoğu’da her müdahaleyi demokrasi adına yaptığını söyleyen ikiyüzlü Batılılar, 15 Temmuz’da yakayı bir daha ele verdiler. O derece ki, onların Ortadoğu’daki kuklaları olan Suudiler bile Erdoğan’ı desteklemek için tam 15 saat beklediler.
Aslında arzu ettikleri haberleri yapıyorlardı. Hakikat ise bunun tersi… F16’ların havalarda uçtuğu, havaalanlarının kapalı olduğu bir zamanda Erdoğan büyük bir cesaretle İstanbul’a uçtu. Başından beri destekçisi yalnızca üç ülke olmuştu: Fas, Katar ve Sudan.
En güzel tablo ise, Erdoğan’a şiddetle muhalif olan Türk siyasetinin darbe karşısında esaslı duruş sergilemeleriydi. Kemal Kılıçdaroğlu’ndan tutun da fikir ayrılığına düştüğü Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’na kadar bütün herkes Erdoğan’ın yanında yer aldı. Bu insanlar, Erdoğan’ı Batı’dan daha iyi çözüyorlar. Çünkü kişiyi değil süreci önemsiyorlar.
Türkiye’nin 15 Temmuz gecesindeki tepkisi demokratik iken, Batı’nın ki otokrasi olarak tarihlere geçti. Netice itibarıyla bir Iphone, 40 tonluk tankları mağlup etti.