Üstad Kadir Mısıroğlu hak-batıl mücadelesinin mahiyetini en temelde iki nokta-i nazardan değerlendirerek “Batıl mücadelede bulunanların bazıları İslam’ın teessüsüne mani olmaya çalışmış, bazıları da teessüs etmiş nizamı yıkmışlardır” diye tarif etmiştir. 20. asır Türkiye’sinde olan da “Kemalizm vasıtasıyla 1400 senelik müesses nizam olan İslam’ın yıkılmasıdır” diyerek Hz. Adem’den bu yana devam eden İslam davasının günümüzdeki şeklinin evvelkilere kıyasla ne derece şedid olduğuna işaret etmiştir. Zira yıkılıp heba olan, devleti, hilafeti, hukuku ve ahlâkıyla 1400 senelik emekti.
Düşmanın asıl hedefi hiç şüphesiz İslam’ı tahrifti. Batı’yı şu kadar senedir meşgul eden ve sayısız Haçlı seferlerinin ateşini göğsünde söndürmüş bulunan Müslümanların asimile olması uğruna doğru İslam telâkkisini tahrif için kolları sıvamış, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu buhranlı zamanları değerlendirmek suretiyle TC’nin kuruluş hengâmında kendisine dâhilden yardımcılar bularak İslam’ın ve Müslümanların ayarını bozacak her türlü adımı atmaya muvaffak olmuştu. Bu faaliyet dil, yazı ve tarih tahrifi gibi üç ana koldan gerçekleşmişti. Ancak üçünün başarılması sonrasındadır ki dördüncüsü olan İslam’ı tahrif mümkün olabilmişti.