Babam Kadir Mısıroğlu hayatı boyunca insanların düşünmeye dahi korktuğu hakikatleri haykırarak yaşadı. 1964 senesinde Lozan Zafer mi Hezimet mi? kitabını yazdığında Lozan’ın zafer olmama ihtimâlini hayal dahi eden yoktu. Bugün -bu sorudan 50 küsur sene sonra- kamuoyu Lozan’ı artık tartışır oldu. 1966’da Yunan Mezâlimi’ni yazdığında devlet Yunan hayranı ve dostuydu. Bundan birkaç sene evvel Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı’nda verdiği bir konferansta yaptığı hicivi anlayamayan bir grup onu “Yunan dostu” göstermek için yarıştı. Bu veçhile benim şahsen başımdan geçen bir vak’ayı anlatmak isterim.
1992-93 yıllarında transit vize almak için İstanbul Rum Konsolosluğu’na gittim. Gişedeki memur bana: “Kadir Mısıroğlu neyin oluyor?” dedi. “Babam!” dediğim anda pasaportumu yüzüme fırlattı ve: “Çık git buradan!” dedi. Konsolosluktaki sıradan bir memur bile düşmanını tanıyordu kısaca. 1991’den beri Fetullah Gülen’i anlattığında duymaya bile korkanların son senelerde helâllik isteyip özür dilediklerine birçok defa şahit olmuşumdur. Babam yaptığı tarihî analizleri ile hep haklı çıktı. 80’li senelerde “Gün gelecek biz daha dindarız, bize oy verin diyecekler” dediğinde o günkü CHP’ye bakıp kimse bu söze mânâ veremedi ama bugün CHP sahurdan iftar dâvetine koşmakta… SSCB yıkılacak dediğinde ise daha Gorbaçov ortada yoktu. Daha söylediği ve göreceğimiz pek çok vak’a var. Ayrıca muhataplarının söylediği sözler karşısındaki durumunu ise: “Avucumda tuttuğum kora bakmaya korkuyorlar” dediğini dün gibi hatırlıyorum. Avucundaki kor bir gün tartışmasız gerçek olacak.