ABD politikalarının mahsulü olan Irak merkezî idaresinin ani bir çıkışla Türkiye’nin Musul’daki Başika ve Duberdan eğitim kamplarına karşı olduğunu beyan etmesi, hatta Türkiye’yi işgalci ilan etmesi, üstelik BM Güvenlik Konseyi’ni acilen toplantıya çağırması oldukça manidar. Bölgede ABD’den Yeni Zelanda’ya kadar onlarca Hıristiyan ülke askeri varken, Irak ile tarihî bağları olan Müslüman ve komşu bir ülkeye acaba Irak merkezî idaresi neden bu kadar tepkili? Bunu anlayabilmek için geriye gitmek gerekir.
- Dünya Savaşı İslamiyet, Osmanlı ve Ortadoğu açısından “Son Haçlı Seferi”ydi. Savaştan galip çıkan İngiltere bir taraftan Sykes-Picot Anlaşması ile Osmanlı’nın Ortadoğu topraklarını paylaşmış, diğer taraftan Filistin’i Yahudi yerleşimine açmıştı. Bunun tabii neticesi 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasıydı.
- Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin mirasını devralan ABD, Sovyetler Birliği’nin çökmesinden de faydalanarak Ortadoğu’ya vermek istediği yeni düzen için harekete geçti. ABD’nin Bağdat Büyükelçisi April Glaspie Saddam Hüseyin’i kandırarak Kuveyt’e saldırmasını sağladı. Bundan sonra olayların arkası çorap söküğü gibi geldi. ABD’de neo-conların lideri konumundaki Evanjelist George Bush, Kuveyt’i Saddam’dan kurtarmak için koalisyon oluşturdu. Koalisyona en büyük desteği ise Suudi Arabistan ile Türkiye verdi.
Suudîler olayın pek farkına varamamıştı ancak Turgut Özal ABD’nin niyetini gayet iyi anlamıştı. Özal, ABD’yi karşısına almadan oyuna dâhil olmak için harekâta katılmak istiyordu. Ancak Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay direnip istifa edince işi daha ileriye götüremedi.
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…