Bayramların, özellikle ulus-devlete özgü millî bayramların ideolojisi, etraflarında teşekkül ettirilen kutsal haleler yüzünden çoğu zaman gözden kaçar. “Doğal” bir şeymiş gibi görünür kutlanmaları. Doğal olanın -mevcut pozitivist şartlanmalara bağlı olarak- bir tarihi olabilir mi? Tarih, bu “doğal” kabul edilen özel günlerin dışındadır. Bugün oldukları şekilleriyle eskiden ve bir defada var oldukları sorgusuz sualsiz kabul edilir ve üzerinde kafa yormaya gerek duyulmaz. Hicret hadisesiyle hicrî takvimin kullanılmaya başlanmasının “aynı anda” gerçekleştiği yolundaki umumî kanaat maalesef yanlıştır. Aynı şekilde 23 Nisan’ı Mustafa Kemal’in çocuklara armağan ettiği de ideolojik bir köpürtme ve gözboyamacılıktan başka bir şey değildir. Üstelik bu bayram, kısa bir süre sonra amacından sapmış, başlangıçta İstiklal Harbi şehit ve gazi yetimlerinin yararına Himaye-yi Etfal Cemiyeti tarafından düzenlenen bir kutlama iken (güzel elbise giydirilerek yetimlerin sevindirilmesi amaçlanmıştı) kısa sürede çocuklar üzerinden büyüklerin servet ve makamlarını ilan etme yarışına dönüşmüştür.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…