Geçtiğimiz ay, 11 Ağustos 2020 günü vefat eden Cahit Tanyol 1914 yılında 1. Dünya Savaşı başlayınca doğar. “Padişahım çok yaşa” nidalarıyla başladığı ilkokulu “Mustafa Kemal Paşa çok yaşa” diyerek bitirir. Osmanlı Devleti’nin son yıllarını bütün ağırlığı ile yaşayan, devlet ve toplum duvarından dökülen her tuğlanın altında kalmasa bile tozlarının içinde boğulan Osmanlı tebaasından biridir. Trablusgarp Savaşı’nın (Libya-1911) ardından arka arkaya gelen Balkan, 1. Dünya ve İstiklâl savaşlarını yaşayan bir toplumun yorgun varlığında geçirir çocukluğunu. 1918 yılındaki Sevr Anlaşması ile Anadolu’yu işgale yönelen düşmanlardan Fransız askerlerinin payına düşen Antep’in Nizip kazasında, bu zamanların bütün yükünü yaşar. İlkokuldan sonra 5 yıl okuyacağı Adana Erkek Muallim Mektebi’ne girer. Burada Osmanlı’nın son yıllarında eğitimlerini almış, alanında yetkin hocalardan dersler alır. Osmanlı metinlerini, edebiyatı, tarihi, coğrafyayı iyi şekilde öğrenir. Bu süreçte şiir yazmaya başlar.
1928 yılında, Harf Devrimi’nden önce “Taşbaş’ta Akşam” ve “Gurub” isimli iki şiiri Adana Maarif Mecmuası’nda eski (Arapça) harflerle yayınlanır. Edebiyat hocası Arif Nihat Asya zamanla kimliğinde bütünleşecek milliyetçi ve dinî duyguları bu yıllardan itibaren öğrencilerine aktarır, derslerde henüz yasaklı olmamış ve “Vatan Şairi” olarak görülen Nazım Hikmet’in plaklarından kendi sesinden şiirler dinletir. Tanyol kuşağının çocukları-gençleri gibi “Cumhuriyet ideali” ile yetişir, yetiştirilir. Muallim mektebinde Grigoriy Petrov’un Mefkûreci Muallim kitabını piyese çevirir ve bu oyun hem kendi okulunda, hem de Adana’daki diğer okullarda bir yıla yakın oynanır. Bu sırada 15 yaşında olan Tanyol, idealizmi hissederken yazı yazmanın toplumdaki etkisini de görmektedir. Şiire ve yazıya yönelişi artar. Adana Erkek Muallim Mektebi’nde (1926-31) henüz tümüyle Osmanlı’dan kopmayan ama aynı zamanda yeni devletin “ideolojisi” ile yavaş yavaş tanışan bir süreç yaşar, tarih bilincinin ilk tohumları bu yıllarda atılır.
Cumhuriyet ideolojisinin çok yönlü eğitimini 1931-35 yılları arasında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde alır. Burada üzerinde en etkili olan hocalardan bir isim öne çıkar: Ahmet Hamdi Tanpınar. Onun “medeniyet dramı” boyutunda ilerleyen değerlendirmelerinden Batı ile Doğu (Osmanlı/İslâm) medeniyetlerinin karşılaştırmalı olarak ele alınmasına yönelik bir tarihsel yaklaşım geliştirir. Anadolu’da birkaç yıl öğretmenlik yaptıktan sonra geldiği İzmir’de düşünce dünyasının temellerini oluşturacak Aramak dergisini çıkarmaya başlar.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…