İnsanlık deprem, kasırga, çığ, toprak kayması, sel baskını, yangın, salgın hastalık, çekirge istilası gibi birçok felâketle beraber yaşamıştır. Bu olayların büyük can ve mal kayıplarına sebebiyet verdiği, hatta dünya tarihinin akışını etkilediği muhakkaktır.
Can ve mal kaybında insanın ihmali gibi etkenleri de unutmamak gerekir. Allah Elçisi’nin (sas) “Deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et” sözü prensibimiz olsaydı bu kayıpların azalacağı aşikârdı. İhmalkârlığın dışında istismar ve haksız kazanç elde etmek için yapılan yanlışlar da ayrı bir problem.
İnsanlığın karşılaştığı her felâketten sonra meydana gelenlerin ilahî bir cezalandırma olup olmadığı polemikleri yaşanır. Bazen insanların söylediği kırıcı sözler acı çeken mağdurlar için incitici olabilmektedir. Felâketlerin ilahî cezalandırma olarak meydana gelip gelmediğiyle ilgili kesin yargıda bulunabilmek ancak ilahî bir bildirim varsa mümkündür. İlahî bildirim olmayan bir meselede insanların söyledikleri ise tahmin, yorum ve zanlardan ileri gitmez. Son günlerde Çin’de görülen ve dünyaya yayılan Corona virüsü ile ülkemizde yaşadığımız deprem ve çığ felâketleri sebebiyle bazı insanların oldukça yüzeysel, bir bilgiye dayanmayan ve zan ifade eden açıklamalarıyla karşılaştığımız için “Acaba eskiden İslam dünyasında salgın hastalıklar meydana gelmiş mi?” sorusunu cevaplandırmak için bu yazıyı kaleme aldık.
Uzun asırlar boyunca salgın hastalıklar insanlık tarihini etkileyen, çok korkulan önemli gelişmeler olmuştur. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan salgınlar, bir ülkelerin ekonomisini ve demografik yapısını ciddi anlamda etkilemiştir. Bu da tabii olarak gıda temininde zorluk yaşanmasına ve pahalılığa sebep olmuştur.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…