İslam tarihi tartışmalarının en çok müracaat edilen kavramlarından biridir Şia. Köken olarak “taraftar, yardımcı, destekleyici; bir işi gerçekleştirmek için bir kimse etrafında toplanan grup” anlamlarını taşır. Şemsiye bir kavram olup her ne kadar Hz. Ali’nin (ra) hilafet hakkını savunma tezi etrafında başlamışsa da, esasen mevcut iktidara muhalif birçok grubu zamanla içine almıştır. Bu kapsayıcılıktaki en önemli etken, Şia kavramının birçok Müslümanın desteğini alabilecek olan “Ehl-i Beyt”i barındırmasıdır. Nitekim hem Emeviler, hem de Abbasiler döneminde idareye muhalif birçok zümre Ehl-i Beyt mefhumuna sığınmış ya da Şiîlerin desteğini sağlamak amacıyla bu mefhumu kullanmıştır.
Şia, Hz. Peygamber’in (sas) bazı sözlerine atıfta bulunarak imametin, yani hilafet makamının Hz. Ali’nin hakkı olduğunu temellendirmeye çalışır. Zikredilen delillerin güvenilirliği hususunda Şia ile Ehl-i Sünnet arasında görüş ayrılığı vardır. Şiîlerin delillerinden biri, Veda Haccı dönüşü meydana geldiği rivayet edilen ve olayın geçtiği yerin isminden gelen Gadir-i Hum hadisidir. Buna göre Hz. Peygamber, vefatından yaklaşık 2,5 ay önce Hz. Ali’nin imametini açıkça ilan etmiş ve orada bulunan bütün Müslümanlardan biat almıştı. Şiîlere göre bu olaya rağmen Hz. Peygamber’in vefatından hemen sonra, daha cenazesi defnedilmeden Hz. Ali’nin hakkı gasp edilmiştir.
Bu şüpheli hadis konusunda uzun uzadıya açıklama yapma imkânımız yok. Ancak iddia edildiği gibi vahyin emrine ve Hz. Peygamber’in açık mesajına rağmen neredeyse bütün Müslümanların Hz. Ebubekir’in (ra) halifeliği üzerine ittifak etmeleri izah edilebilecek bir durum değildir.
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…