İslam tarihinin en tartışmalı kişiliklerinden Muâviye’nin halifeliği döneminde yaşanan bir hadise kendisi hakkındaki eleştirilere bir yenisini daha eklediği gibi fıkhî tartışmalara da kapı aralamıştır. Bu, faziletleri dolayısıyla “Hucrü’l-hayr” diye anılan Hucr b. Adî ve bir grup arkadaşının Hz. Ali (ra) taraftarlığı nedeniyle idam cezasına çarptırılması olayıdır.
Hucr b. Adî, Kinde kabilesinden bir sahabîdir. Kardeşi Hâni b. Adî ile beraber Hz. Peygamber’i (sas) ziyaret ettiğini ve Kâdisiye Harbi’ne katıldığını biliyoruz. Hz. Ali ile beraber Cemel ve Sıffîn savaşlarında bulunmuştu. “Düşmanına karşı seninle beraber savaşan, sana sadık ve ileri görüşlü kırk bin kişiyi bıraktın” diyerek Hz. Hasan’ı (ra) da tenkit etmiş bir sahabeydi. Muâviye’yi zalim olmakla suçlar, hakkında ağır ifadeler kullanmaktan çekinmezdi.
Muğîre b. Şu’be Kûfe valisiyken Hz. Ali’yi tenkit ettiğinde Hucr’un mescitte ayağa kalkarak ona cevap verdiğini kaynaklardan öğreniyoruz. Muğîre fiile dönüşmediği sürece sözlü muhalefete müdahale etmeyeceğini söylerdi. Ancak o vefat ettikten sonra Muâviye, Basra Valisi Ziyâd b. Ebih’i Kûfe valiliğine tayin ederek iki eyaletin valisi yaptı. Ne var ki Ziyâd, Muğîre kadar müsamahakâr değildi; muhalefete tahammülü yoktu. Kûfe’ye vali tayin edildiği zaman Hucr b. Adî’ye söyledikleri bu husustaki hassasiyetini gösteren çarpıcı ifadeler içerir:
“Biliyorsun ki seni tanıyorum. Ben ve sen -bildiğin konuda- Ali b. Ebû Tâlib’in sevgisi ve taraftarlığı konusunda beraberdik. Ancak durum başka şekilde gelişti. Allah aşkına bilirsin ki benim için kanından bir damla akıtırsan ben kanımın tamamını boşaltırım. Dilini tut ve evinde otur. Meclisime istediğin zaman gelip oturabilirsin. Benim yanımda bütün ihtiyaçların görülecektir. Beni kendine yeterli gör. Aceleci olduğunu biliyorum. Allah aşkına, ey Ebû Abdurrahman! Kendi hâlinde olasın. Bu alçak, akılsız ve ahmakların seni görüşlerinden caydırmaları konusunda dikkatli ol. Eğer sen bana karşı adileşirsen veya ben senin hakkını hafife alır ve ihmâl edersem bunu hem sana, hem kendime yakıştıramam.”
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…