Ticaret Mekkeli Araplar açısından hayatî öneme sahipti ve Kureyşliler geçimlerini büyük ölçüde bu yolla sağlıyorlardı. Kur’ân-ı Kerîm’de de buna işaret edilir: “Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı, onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsin” (Kureyş, 1-4).
Arabistan’ın her yerinden binlerce insanın Mekke’ye akın ettiği hac mevsimi ticaret için de oldukça elverişliydi. Kabileler arası çatışmaların, kan davalarının, hırsızlık, yağma ve çapulculuğun hâkim olduğu Arabistan’da haram aylar huzur ve güven ortamı sağlıyordu. Kutsal kabul edilen bu aylarda kan dökmek, bozgunculuk ve yağma gibi her türlü zulüm haram olduğundan ticaret için de uygun bir atmosfer oluşmaktaydı. Bu yüzden Kureyşlilerin önderliğinde hac ve umre gibi ibadetler ticaretle iç içe geçmişti.
Kamerî takvimin 7. ayı olan Receb daha çok umre için tercih edilirdi. 11. ayı olan Zilkâde, 12. ayı olan Zilhicce ve 1. ayı olan Muharrem peş peşe geldiğinden hac ibadeti bu süreçte ifa edilirdi. Bazı kabileler haram ayların sayısını artırırken, hiç kabul etmeyenler de vardı. Bu hususta yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de, “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yasasında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir” buyurmaktadır (Tevbe, 36).
Hac döneminde hacıların güzergâhı üzerinde ve Hicaz bölgesinde kurulan panayırlar Arap yarımadasındaki ticarî faaliyetlerin can damarıydı. Dilimize panayır olarak çevrilen kelimenin Arapçası “sûk” olarak geçer ve aslında “çarşı” demektir. Ancak bu çarşılar sürekli faal değillerdi. Bu sebeple Türkçeye “panayır” ya da “fuar” olarak çevirmek daha uygundur. Panayırlar aynı zamanda çeşitli kültürel etkinliklere de sahne olurdu. Ünlü şairler şiirlerini burada okur, hatipler irad ettikleri hitabelerle insanları mest ederlerdi.
Hac yapmak isteyenler Zilkâde ayında yola çıkar, Mekke’ye gitmeden önce Ukâz panayırına uğrarlardı. Ukâz, Arap yarımadasının en ünlü panayırıydı ve Mekke ile Taif arasında, Mekke’ye yaklaşık 80 km. mesafedeki bir yerde kurulmaktaydı. Buraya gelen Araplar, özellikle de bedeviler ihtiyaçlarını temin ederlerdi. Bir yıl boyunca kullanacakları eşyaları ve elbiseleri satın alır, ürettikleri malzemeleri ve yetiştirdikleri hayvanları satarlardı. Buradaki alışveriş Hicaz bölgesinin zenginliğinin kaynaklarından biri, üstünlüğünün alametlerindendi.
Hacı adayları Ukâz’da 20 gün kaldıktan sonra Mecenne panayırına giderlerdi. Burası kültürel faaliyetler açısından daha sönüktü. Buradan da Zülmecaz panayırına giderek alışverişlerini tamamlar, sonrasında hac ibadetlerini yerine getirirlerdi.