Yakın tarihimizin acınası facialarından biri de milleti kendi müziğini dinlemekten men etmektir. Türkiye’yi dizayn etmeye çalışan inkılaplar sonunda elini türkülerimize ve musikimize de uzatmıştı. Geleneksel müzik türlerimiz bir kenara itilmiş, halka zorla Batı klasik müziği dinletilmiştir. Bu cürüm kendi kültürüne ve milletine yabancılaşmış zihinler tarafından Batılılaşmak adına işlenmişti.
Tarihler 1 Kasım 1934’ü gösteriyordu. Gazi Mustafa Kemal TBMM’de yaptığı konuşmada “Bugün (acuna) dinletmeğe yeltenilen musiki yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusal; ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce, genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektir… Kültür işleri bakanlığının buna değerince özen vermesini, kamunun da bunda ona yardımcı olmasını dilerim” deyince Kültür İşleri Bakanlığı yerine, hemen İçişleri Bakanlığı harekete geçti.
Muammer Sun’un birinci ağızdan aktardığına göre, -dinî yayınlara sansür koymasıyla da tanınan ve TKP’li olduğu bilinen- Matbuat Umum (Basın-Yayın Genel) Müdürü Vedat Nedim Tör, vakit kaybetmeden Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya’yı ziyaret eder ve “Paşa bunu söylediğine göre herhalde Alaturka’nın yasak edilmesini istiyor. Yaparsanız hoşuna gider” der. Bu konuşmanın hemen ardından Şükrü Kaya’nın emriyle radyolardan Türk Müziği dinlenmesi tamamen yasaklanır. Anadolu Ajansı 3 Kasım 1934’te bu yasağı şu şekilde haberleştirir:
“Dâhiliye Vekâleti bugün Büyük Millet Meclisi’nde Gazi Hazretlerinin alaturka musiki hakkındaki irşadlarından ilham alarak bu akşamdan itibaren radyo programlarından alaturka musikinin tamamen kaldırılmasını ve yalnız garb tekniğiyle bestelenmiş, motifleri millî musiki parçalarımızın, garb tekniğine vakıf sanatkârlar tarafından çalınmasını alâkadarlara bildirmiştir.”
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…