“O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.” (Enbiya 33). Çağlar boyunca insanlar vakti tespit etmekte muhtelif araç gereçlere müracaat etmişler. Bunların tamamı prensip olarak dünyanın kendi etrafında dönerken güneşe göre pozisyonunu esas edinmiş ve ona göre techiz edilmişler. Örneğin Cezerî’nin, temel özelliği dibi delik bir kâsenin şâkulî bir batış yerine, ağzı etrafında dönerek devrini tamamlaması dünyanın güneş etrafında bir saat döndüğü anlamına gelir. Ya da tasarımlarında dikey olarak yerleştirilmiş bir çubuğun gölgesi, yatay yerleştirilmiş bir yüzeyde günün saatlerini gösteren kadrana düşen güneş saatleri… Her biri hem teknik açıdan hem de tasarım olarak fevkalade gelişmiş aletlerdi. Çağları aşan namlarını hak etmişlerdi. Ancak bir eksikleri vardı: Senkronizasyon. 19. yüzyılın ilk yarısına geldiğimizde İngiltere, Avrupa ve Kuzey Amerika’da demiryolları ile ulaşım başlamıştı. Demiryolu hatları artıp ağlar genişledikçe farklı demiryolu şirketleri kurulmaya ve yeni tren tarifeleri ortaya çıktı. Bu tarifeler arasında uyum sağlamak, kazaların önüne geçmek için tren yoluyla yürütülecek her türlü operasyonu senkronize etmek şart olmuştu. Demiryolu şirketleri bu saikle ABD’de yerel saat dilimlerinin tespit edilmesine ön ayak oldular. Amerikalı demiryolu şirketleri makinistlerin, mühendislerin ve istasyon görevlilerinin cep saatlerini periyodik olarak senkronize ettirmek için bir şirketle anlaştı.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…