İslam kendisinden önceki semavî dinleri Hak din olarak kabul ettiği gibi peygamberlerini de Hak peygamber olarak kabul etmiştir.
Peygamberlere, yaptıkları şeyler vahiy yoluyla emredildiği için Müslüman Türkler de peygamberlerin hayat hikâyeleri ile yakından ilgilenerek, hareketlerini kendilerine rehber edinmiş, çocuklarına isimlerini vermiş, kurdukları cihanşümul devletlerle de o sanat ve kültürleri Türk-İslâm görüşü içerisinde günümüze kadar getirmişlerdir.
İşte Türklerde sıkça Süleyman ismine rastlanması bundandır. Öyle ki halk arasında Peygamber Süleyman ile Kanuni Sultan Süleyman, tarihleri ve efsaneleri ile birbirlerine karışmış; Peygamber Süleyman, Muhteşem Süleyman’la bütünleşmiştir. Bu bütünleşmenin en güzel misali de aşağıdaki dörtlükte açıkça görülmektedir.
Bir zamanlar ben de Süleyman idim
Ateşe ve suya hükmeder idim
Sanmayın Sultan Süleyman idim
Tersanede körükçü Süleyman idim.
Kişinin, “Ateşe ve suya hükmeder idim” derken Peygamber Süleyman’ı, “Sanmayın Sultan Süleyman idim” derken de Kanuni Sultan Süleyman’ı kastettiğinin farkında olmayıp, kafasında birleşmiş olan Süleyman’dan yola çıktığı düşünülebilir.
Bu, ateşe, suya ve hayvanlara hükmetme gücü, Allah’ın Süleyman Peygamber’e bahşettiği manevî kuvvetin timsali sayılan Mühr-i Süleyman denilen altı köşeli yıldızdan geliyordu. Hatta efsaneye göre Süleyman Peygamber bir gün yıkanırken yüzüğünü çaldırır. Bu yüzüğü çalan, Süleyman’ın yerine 40 yıl saltanat sürer. Ancak o da mührü denize düşürünce saltanatı sona erer. Süleyman Peygamber yüzüğü yutan balığın karnını yararak yüzüğü bulup parmağına takar ve saltanatına yeniden kavuşur. Bu efsaneden anlaşıldığı gibi Mühr-i Süleyman aynı zamanda güç, iktidar ve saltanatın da sembolü oluyordu. Zira Hz. Süleyman aynı zamanda hükümdardı.
Halk arasında Süleyman Peygamber ile ilgili pek çok darb-ı mesel söylenmiş olup en meşhuru Mühür’ün gücü ile ilgili olanıdır. “Mühür kimde ise Süleyman odur.”
İşte Türkler buraya kadar izahına çalıştığım sebeplerledir ki “Mühr-i Süleyman”ı benimsemişlerdir.
Mühr-i Süleyman’a Süleyman Peygamber’in babası olan Hz. Davut’tan dolayı “Davut yıldızı” da denilmektedir.
Türkler bu altı köşeli yıldızı kullanırken, onunla Süleyman Peygamber’in hatırasını yaşatmaktan başka, yapıldığı ve kullanıldığı yere göre de değişik özelliklerinden faydalanmışlardır. O sebepledir ki Mühr-i Süleyman kimi yerde manevî güç, kimi yerde devamlılık, kimi yerde maddî iktidar ve bazen de gizli güçler düşünülerek yapılmıştır.
Bu kutsal şekil iki eşkenar üçgenin taban ve tavan münasebeti ile meydana gelmiştir. Adına muska dediğimiz, tılsım ve takı olarak Anadolu’da yıllarca kullanılmış olan ve kökü çok eskilere dayanan üçgen şekil de belki Mühr-i Süleyman üçgenlerinden birinin kullanılmasından ortaya çıkmıştır.
Mühr-i Süleyman motif olarak kendi başına kullanıldığı gibi birçok yazı çeşidi ve muhtelif şekillerle de beraber kullanılmıştır. Belli başlı kullanıldığı yerler ise mimarî ve iç mimarînin yanı sıra tepelik, pazvant, mushaf kapları, Osmanlı paraları, Kur’an durakları ve bazı yazma kitaplardır. Hatta bazı Osmanlı sancaklarında ve Barbaros Hayreddin Paşa’nın bayrağında da Mühr-i Süleyman’ın olması, Türklerin bu motifi ne kadar çok benimsediğinin delilidir.