ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 2017’de açıklanan yaklaşık 1000 sayfalık arşiv belgesi, CIA’nın 1953’te İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın devrilmesinde oynadığı rolü ilk kez bütün ayrıntılarıyla ortaya koyuyordu. ABD’nin İran siyasetine direkt müdahalesine dair şimdiye kadar bilinen ama resmen teyit edilmeyen bazı noktalar da, böylece açıklığa kavuşmuş oluyordu.
“Ajax Operasyonu” olarak tarihe geçen darbeye giden adımlar, 1951 başlarında Başbakan Muhammed Musaddık’ın İran petrol endüstrisini millîleştirmesiyle başlamıştı. Suudi Arabistan’da petrol imtiyazını elinde bulunduran Amerikalıların, petrol gelirlerini Araplarla paylaşmasını örnek alan Musaddık, aynı şeyi İran’ın petrolünden İranlılara neredeyse hiç pay vermeyen İngilizlerden de isteyince ipler gerilmişti. Musaddık da, anlaşma imkânı bulamayınca, İran petrollerini millîleştirdiğini duyurmuştu. Soğuk Savaş şartlarında, İran’ın Sovyetler Birliği kampına kayacağından endişelenen Washington ve Londra’nın ortak planıyla Musaddık’ın görevden uzaklaştırılmasına karar verilmişti.
15 Ağustos 1953’te, ABD’nin İran’daki uzantılarının kalkıştığı darbe girişimi Musaddık tarafından haber alınarak bastırıldı. Darbenin planlayıcısı General Fazlullah Zahedî ortalıktan kaybolurken, Şah Muhammed Rıza Pehlevî de ülkeyi terk ederek İtalya’nın başkenti Roma’ya gitti. Ancak CIA’nın Tahran Şefi Kermit Roosevelt -kendisi aynı zamanda ABD eski başkanlarından Theodore Roosevelt’in de torunuydu- kolay vazgeçecek biri değildi. 19 Ağustos’ta, bu kez Tahran dışından tutularak başkente taşınan yüzlerce paralı göstericinin yarattığı kaos ve tahribat, Musaddık’ın yönetemediği geniş çaplı bir anarşi ortamına dönüştü. Sonrasında Musaddık başbakanlık koltuğundan indirilerek ev hapsine alınırken, Şah da ülkesine dönerek yeniden tahtına oturdu.
Bu müdahale, birçok tarihçiye göre, 1979’da Şah’ın devrilmesine yol açan halk ayaklanmasının başlangıç noktasıdır. 1953’ten itibaren ülkesini demir yumrukla yöneten, kurduğu istihbarat örgütü SAVAK’la on binlerce İranlıyı hapsedip öldürten, İran’ı ABD’ye peşkeş çekerken halkının da gittikçe fakirleşmesine gözlerini kapayan Şah, İranlıların gözünde Musaddık darbesini planlayanların kuklasıydı. Âyetullah Humeynî’nin bir “kurtarıcı” olarak ortaya çıkmasında ve her kesimin desteğini kazanmasında, bu duygusal arka planın ve şuuraltının büyük etkisi vardı. ABD, Humeynî iktidarına giden yolun taşlarını kendi elleriyle döşemişti.
Derin Tarih’in Ağustos sayısında, gölgesi bugün hâlâ İran’ın üzerinden çekilmeyen Muhammed Musaddık fenomenini ele alırken, coğrafyamızda yaşanan hadiselerin görünmeyen yüzü hakkında düşünmek mecburiyetinin altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Söz konusu senaryolar, farklı ülkelerde de sıklıkla sergilenmeye devam ediyor zira.
Gelecek sayımıza kadar, hayırla kalınız.