İmparatorluktan işgale ve oradan da Cumhuriyet’e geçiş gerçek bir travmadır ve bizim düşünce kodlarımızdan davranış kalıplarımıza kadar yığınla tarafımızı şekillendirmiştir. Neler mi?
“Ne Arabın yüzü ne Şam’ın şekeri” gibi tabirler yanında bizi arkadan hançerledikleri fikri de bazen Falih Rıfkı’da olduğu gibi açıktan, bazen de üzeri örtük olarak işlendi. Hatta Reşat Nuri’nin yazdığı Çalıkuşu’nun 1930’lardan sonraki baskılarında Bağdatlı Ahmet’in sadece Ahmet’i kaldı. Arapça kelimeler dilden temizlendi. Araplığı vurgulayan hemen bütün fenomenler ihaneti ve geriliği çağrıştırır hâle geldi.
Öte yandan Araplar da benzer bir travma yaşadılar. Ders kitaplarında Türklerin kendilerini asırlardır sömürdüğünü okudular, zalim Türk idarecilerinin halkı inim inim inlettiklerinin hikâyelerini anlattılar. Onları Türklerden kurtaran İngilize, Fransıza minnet duymalarını sağlayacak bütün tedbirler alındı.
Mekanizma güzel kurulmuştu: Türke Arabı, Araba Türkü kötüle, düşman bellet. Birleşme ümitlerini imha et.
Artık bu mekanizma kırılıyor. Her iki tarafta da. Halklar birbirini tanıdıkça kimlerin kendilerini düşman yaptığını anlıyor.
Derin Tarih elinizdeki sayıda Türk ve Arap akademisyenlerin kalemlerini birleştiriyor ve oyunu ortaya çıkarıyor. İsyan edenler bütün Araplar değil, Şerif Hüseyin ve Lawrence’in parayla kandırdığı bazı kabilelerdir, hatta Hüseyin b. Mübeyrik gibi Şerif Hüseyin’e karşı mücadele ederken şehid olmuş Araplar vardır.
Bu asırlık yaraya parmak bastığımız dosya dışında da çok ilginç yazılarımız mevcut. Hepsi sizlerin ilgisine mazhar olmanın heyecanıyla hazırlandı.
2017’nin sancılarımızın dineceği bir yıl olması duasıyla. Hayırla kalınız.
Mustafa Armağan
Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni