Osmanlı tarihçileri özellikle Doğu’ya yönelik büyük çaplı askerî harekâtlarıyla öne çıkan, Memlûk Sultanlığına son vererek İslamın koruyucusu ve mukaddes yerlerin hizmetçisi (Hâdimü’l Haremeyn) unvanını alan ve bunu kendisinden sonraki padişahlara bir bakıma armağan eden “Yavuz” lakabıyla anılan Sultan Selim’e genel tarihî seyir içinde çok farklı bir konum bahşederler. Sekiz yıl gibi kısa sayılabilecek saltanatı döneminde büyük işlere imza atan Sultan Selim kaynaklarda büyük cihangirler arasında zikredilir ve onların unvanı olan sahip-kıran şeklinde anılır. Yakıştırılan bu anlamda bir başka unvan ise İskender-i zaman, yani zamanın İskender’idir.
Aslında daha önceki hükümdarlar için de sıklıkla geçen bu unvanın Mısır’ı ele geçiren ve Haremeyn’in koruyuculuğunu üstlenen Sultan Selim için kullanılmasının bir başka anlamı vardı. Çünkü o, Büyük İskender gibi zorlu yollara rağmen Mısır’ı hedeflemiş, onun başaramadığını başarmıştı. Üstelik Osmanlı dünyasını alt üst eden Safevi tehdidine set çekmiş, Osmanlı Devleti’nin ana dinamiklerini yeniden ihya edecek temelleri de atmıştı. Fakat kendisinden çok daha büyük başarılar beklenirken kısa süren bir hastalık sonucu vefatı ile her şey değişti; bıraktığı miras ise bir başka büyük cihangir olan Kanuni Sultan Süleyman tarafından büyük bir tehalükle üstlenildi. Bu vesileyle dönemin tarihçisi ve önemli âlimi olan İbn Kemal’in de belirttiği gibi “o, süresi kısa ama gölgesi uzun olan bir ikindi güneşi” gibiydi (“Şems-i asr idi asırda şemsin / Zıllı memdûd olur zamanı kasîr”, X. Defter, s. 16). Gerçekten yaptığı icraatlar sonucu ortaya koyduğu hedeflerin sonraki hükümdarlara yol gösterdiğine ve Osmanlı siyasetinin temelini oluşturduğuna şüphe yoktur.
Safevi tehdidini Çaldıran’da gerilettikten sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun hâkimiyetini sağlayan ve ardından çıktığı uzun Mısır seferinden büyük başarılarla dönen Sultan Selim’in son yılları -dönemin Osmanlı kroniklerinden anlaşıldığına göre- nereye müteveccih olacağı tartışmalı sefer hazırlıklarıyla geçmiştir. Kayıtlara göre uzun bir yolculuktan sonra İstanbul’a ulaşıp burada 10 gün kadar kalan Sultan Selim çok sevdiği Edirne’ye giderek dinlenmeye çekilmişti. 1518 yılının yaz mevsiminde Gelibolu, Tekirdağ, Malkara, İpsala, Dimetoka ve Filibe civarında avlanmakla vakit geçirmekteydi. Fakat Doğu sınırlarındaki gelişmeleri, bu arada Şah Veli’nin sebep olduğu isyanı, yol açtığı karışıklığı dikkatle izlemeyi ihmal etmiyordu. Gereken tedbirlerin derhal alınması için emirler yollamıştı. Edirne’de iken ayrıca Batı’daki siyasî gelişmeleri takip etmiş, gelen elçilerle görüşmüş, Macaristan sınırlarındaki küçük çaplı askerî harekâtlara dikkatini vermişti.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…