Payitahta gelen elçiler dönemin padişahına dair kritik bilgileri raporlamış; başarılı sultanları kendileri ve hâkimiyetleri için tehlikeli gördüklerinden olsa gerek onların şahsiyetini ve görünüşünü de kendilerine göre yazıp çizmişlerdir. Mesela zamanın İskender’i, Şark’ın fatihi olarak methedilen Yavuz Sultan Selim Osmanlı kaynaklarında orta boylu, çatık ve sert bakışlı, sakalsız, ancak gür ve palabıyıklı, yuvarlak yüzlü ve koç burunlu, kendisini halkın işine vermiş; ne harem ne de işrete düşkün, matruş ve asabî mizaçlı, fevkalâde cesur, günlerini ava çıkmak ve silah kullanmakla geçiren, çok mâhir bir avcı, harp sanatında emsalsiz bir kumandan, menfaatlerini devletin ve milletin önünde tutanlara asla fırsat vermeyen, lalalarından çok iyi teorik ve pratik eğitimler almış olan, malumatı vasi, birçok cihetten hünerli, harika bir zekâya sahip, açık fikirli, dimağı münevver, hileyi sevmeyen ve israftan kaçınan, yerine göre düşmanlarına görkemli görünmek için giyinen ama genellikle sadelikten hoşlanan, lüksü ve şatafatı sevmeyen, kitap düşkünü, Osmanlı hanedanı içinde en karizmatik padişah olarak tavsif edilir.Venedik elçisi Fuskola devlet başkanına gönderdiği raporda ise şöyle tanıtır sultanı: “Vechen kırmızı olan Selim hunhar görünüyor, zalimane tabiatı kendisine yeniçerilerin muhabbetini celp etmiştir. Selîm güzel olmaktan ziyade çirkindir.”
Batılı kaynaklar -bazı istisnalar hariçsultanı “kısa bacaklı, uzun gövdeli, yuvarlak yüzlü, büyük ve parlak gözlü, siyah ve sık kaşlı, pala bıyıklı” olarak tavsif eder. Bir başka raporda ise şöyle tarif edilir: “Bu hükümdar insanların en zalimidir, yalnız fütuhat düşünüyor ve yalnız müteallik işlerle meşgul oluyor.”
Bizim bazı tarihçiler de bu kaynaklara müracaat edip Yavuz’u kötüleme hususunda adeta onlarla yarışa girmişler, ne acı!
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…