Osmanlı İmparatorluğu’nda tarih yazıcılığı devletin tarih sahnesine çıktığı 13. yüzyılın sonu ve 14. yüzyılın başına nazaran çok daha geç dönemde başlamıştır. İmparatorluğun asıl kurucusu olan Fatih Sultan Mehmed döneminde dahi üç eser kaleme alındığı dikkate alınırsa bu keyfiyet kolaylıkla idrak edilebilir. Lâkin Fatih’in hemen akabinde tahta geçen II. Bayezid devri adeta tarihçilik açısından bir ‘altın çağa’ dönüşmüş; en bilindik kronikler -Âşık Paşazâde’den Neşrî’ye Oruç Bey’den Tursun Bey’e kadar- bu dönemde yazılmıştır.
II.Bayezid’den sonra Osmanlı tahtına oturan Yavuz Sultan Selim ile birlikte ise bir dönemi esas alan tarihler karşımıza çıkmaya başlar. Yalnız döneminin hükümdarını anlatıp o hükümdarın ismini taşıyan bu eserler iki padişah ile başlayıp bir üçüncüsünde nihayet bulmuştur. Ancak devrinin kitapları olması bakımından birinci el kaynak niteliği taşımaktadır. Bu tip eserler Yavuz Sultan Selim devrinde Selimnâme, Kanunî Sultan Süleyman döneminde Süleymannâme ismini taşırken, II. Selim döneminde de yine üç tane eser Selimnâme olarak adlandırılmıştır.
Yavuz Sultan Selim dönemini esas alan Selimnâmelerin bir kısmı kendi döneminde, büyük bir kısmı ise Kanunî zamanında yazıldığı anlaşılmaktadır. Bunun haricinde daha sonraki yıllarda ‘Selimnâme’ türünde eserler de vücuda getirilmiştir. Bunların kısm-ı azamı Türkçe olmakla birlikte Arapça ve Farsça yazılanları da mevcuttur. Yine Selimnâmelerin çoğunun mensur, bir kısmının ise manzum olduğu görülmektedir.
Selimnâmeler içerisinde en başta geleni İdris-i Bitlisî’ye ait olan Selim Şahnâme’dir. Müellif daha evvel ilk sekiz hükümdarı anlattığı Heşt Behişt gibi bu eseri de Farsça olarak kaleme almıştır. Aslında eser Yavuz Sultan Selim’in bizzat emriyle kaleme alınmıştır. I. Selim Han, ilk sekiz hükümdara ilâve olarak kendi döneminin yazılmasını istemiş, İdris-i Bitlisî ise Yavuz’un diğer padişahlardan daha üstün ve yüce olduğunu belirterek müstakil bir eser yazmayı tercih etmiştir.
Eser Yavuz Sultan Selim’in doğumundan 1518’e kadar geçen dönemi ele almıştır. Müellifin Heşt Behişt’te fazla orijinal bilgiler kullanmamasına mukabil Selim Şahnâmesi kendi müşahedelerini ihtiva etmesi bakımından mühimdir. Eser mensur ve manzum karışıktır. İdris-i Bitlisî eseri yazarken vefat etmiş ve müsvedde hâldeki notların bir kısmı kaybolmuştur. Kanunî’nin emriyle İdris- i Bitlisî’nin oğlu Ebû’l-Fazl Mehmed Efendi 1567’de eseri tamamlamıştır. Lâkin Ebû’l-Fazl’ın yazdığı yerler çok fazla değildir. Binaenaleyh eserin doğrudan İdris-i Bitlisî’ye ait olduğu kabul görmüştür.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…