Kuzey Afrika’nın işgal safahatı 1830’da Fransa’nın Cezayir’i işgaliyle başlamıştı. Bunu Fransa’nın 1881’de Tunus’u ve İngiltere’nin 1882’de Mısır’ı işgali takip etmişti. Osmanlı Devleti bu işgalleri resmî olarak II. Meşrutiyet’e kadar hiçbir zaman tanımadı. Sultan II. Abdülhamid saltanatının ilk yıllarında, Tunus ve Mısır’da yaşanan bu oldu-bittiler karşısında işgal altındaki bu coğrafyalardaki Müslümanları Osmanlı tebaası kabul ederek ve onları işgalcilere karşı organize ederek karşılık vermişti. II. Abdülhamid bununla da kalmamış, bu ülkelerle başlayan işgallerin tabiatıyla Osmanlı’yı yok etmeye yönelik olduğunu bilerek işgalcilere karşı sadece o coğrafyada değil, farklı coğrafyalarda da Ümmet’in uyanışına öncülük etmişti. Kendi ifadesiyle, İstanbul’u bütün Müslümanların gözünün ve gönlünün manevî başkenti haline getirmişti. Bu mânâda Batılı ülkelerin Hindistan, Çin Hindi, Uzakdoğu ve Afrika’daki sömürgelerinde yaşayan Müslümanlar arasında “Hilafet” nüfuzu kullanarak sömürgecilere karşı İslamî bir uyanış başlattı. Bu uyanış çok ciddi isyanlara dönüşmese de Müslümanların kimliğini ve benliğini yeni Haçlı saldırılarından korumaya yönelik “İttihad-ı İslam” çizgisindeki bir uyanışa sebep oldu.
Devamı Derin Tarih Şubat Sayısında…