Tarih boyunca yapılan savaşlarda askerler, silah, cephane ve gıda maddelerinin geniş bir coğrafya üzerindeki kaynaklardan toplanması ve nakledilmesi her zaman güçlükle başarılabilen bir iş olmuştur. Savaşların zaferle sonuçlanması ise geniş lojistik kaynaklara sahip olma ve bunları sistemli şekilde koordine edebilme becerisine bağlıydı. Nitekim askerî birliklerin değişik coğrafi bölgelerden gelerek orduyu kurabilme yetenekleri ve devletin depolama ya da nakliyat imkânları, orduların dayanıklılığını ve uzun mesafelerde savaşabilme kapasitelerini belirleyen en önemli faktörlerdi. Dolayısıyla savaş için yapılan stratejik-taktik planlar, ancak orduların hareket imkânlarını ve destek kaynaklarını en iyi şekilde işletebilecek bir lojistik koordinasyonun uygulanmasıyla anlam kazanmaktaydı.
İşte Osmanlıların yüzyıllar boyunca doğuya ve batıya yaptıkları seferler sonucunda kazandıkları zaferlerin asıl başarı sırrı da, her ayrıntısıyla düşünülmüş, planlanmış ve titizlikle tatbik edilmiş lojistik organizasyonlara dayanmaktaydı. Ufak tefek değişikliklere rağmen yüzyıllarca aynen uygulanarak klasikleşmiş bu organizasyonlar, bir “sistem” dahilinde işletilmekteydi. Şimdilik ilk ayrıntılı örneklerine Fatih Sultan Mehmed’in seferlerinde rastladığımız bu sistem, 18. yüzyılın ortalarına kadar imparatorluk bürokrasisi ile organizasyon becerisinin mükemmelleşmesiyle birlikte sefer coğrafyalarının farklı fizikî şartları ve değişen ihtiyaçların etkisiyle daha gelişmiş, karmaşıklaşmış ve işlevselleşmiştir.
Sefer mevsimi, savaş için en uygun aylar olan bahar ve yaz aylarını kapsamaktaydı. Sefer harekâtının başlaması için en uygun zaman ise bahar aylarıydı. Sefer için gönderilen fermanlarda, ordunun ilk toplanma tarihi geleneksel olarak 21 Mart (Nevruz) olarak belirtilirdi. Ancak doğu yönüne yapılan seferlerde, yürüyüş mesafesinin daha uzun olması ve yaz aylarındaki aşırı sıcaklar nedeniyle ilk toplanma tarihi, Nevruz’dan iki ay kadar önce 31 Ocak (ibtidâ-i hamsîn) olarak ilan edilirdi. Bu tarihlerden birinde toplanması gereken kapıkulu birlikleri ile eyalet kuvvetleri, iyice beslenmeleri ve dinlenmeleri için atlarını 6 Mayıs’a (Rûz-ı Hızır/Hıdrellez) kadar otlaklara çıkarırlardı. 6 Mayıs’tan itibaren ise sefer mevsimi başlamış olurdu. “Yolculuk” ve “savaş” evrelerinden meydana gelen sefer mevsimi, 8 Kasım’a kadar devam eder, 9 Kasım’da başlayan Rûz-ı Kasım ile son ererdi.
Sefer kararı alınmasından hemen sonra, İstanbul’daki kapıkulu birliklerinin komutanları ile Rumeli ve Anadolu eyaletlerindeki büyüklü küçüklü askerî kuvvetlerin komutanlarına, mart ayı sonlarından mayıs başlarına kadar olan süre içinde İstanbul ya da Edirne’deki ana toplanma merkezine gelmelerini bildiren fermanlar yazılırdı. Hazırlıklar ve imparatorluğun farklı uzaklıktaki bölgelerinden yola çıkan taşra kuvvetlerinin ana toplanma merkezine yetişmesi birkaç ayı bulduğu için seferle ilgili emirler genellikle sonbahar ve kış aylarında gönderilmekteydi.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…