Mora Yarımadası’nın ortasında bulunan Tripoliçe (Tripolis/Tropolitza) Akdeniz’de önemli bir güzergâhın üzerindedir. 1460 yılında Osmanlı idaresine giren şehir 18. yüzyılda büyük ölçüde gelişerek Akdeniz’deki en önemli İslâm beldesi olarak tanınmıştır. 1668 yılında şehri ziyaret eden Evliya Çelebi camileri, han ve hamamlarıyla, nüfus ve zenginliğiyle oldukça gelişmiş bir şehirden bahsetmektedir. Şehir 1686-1715 tarihleri arasında Venedik idaresinde kalmış, ancak tekrar Osmanlı idaresine geçerek inşa edilen camiler, tekke, kütüphane ve diğer eserler ile yeniden mamur bir Osmanlı şehrine dönüşmüştür. Şehir Rusya’nın teşviki ile başlayan ilk Mora İsyanı (1770-79) sırasında tahrip edilmiş olsa da tekrar ayağa kalkmıştır. 1821 İsyanından önce yarısı Müslüman olmak üzere şehrin nüfusunun 30 bin kadar olduğu kaynaklarda ifade edilir.
Mora Yarımadasında isyan büyüyünce bölgedeki Müslüman askerler ile ahâli kalelere kapanmak zorunda kalmışlardı. Ancak yeterli yardım ulaşmadığı için bu kaleler birer birer isyancıların eline geçmiş veya içinde yaşayan Müslüman Türkler muhasara altına alınmıştı. Yaklaşık bir ay içinde vilayet merkezi Tripoliçe hariç bütün Mora isyancıların eline geçti. Tripoliçe aylarca isyancılara direndi. Bu arada isyancıların eline geçen Müslüman ahâli öldürülüp malları yağmalandı.
Daha Mart 1821 ortalarından itibaren Mora taraflarında isyancılar tertibat almış ve Müslüman ahâlinin yaşadığı yerlerin birbiriyle irtibatını kesmişti. 23 Mart’ta Mora’dan Hüseyin Salaroğlu, ulaşıp ulaşmayacağından emin olamadığı bir mektubu, Balyabadra’ya gönderdiğinde çoluk çocuklarıyla birlikte bütün Müslüman ahalinin tehlike altında olduğunu, mektubu alanların bu haberi mümkün olan her yere ulaştırmalarını istiyordu. Aynı sırada Balyabadra Voyvodası Şakir Ahmet Ağa da Mora’da Mustafa Bey’e gönderdiği bir mektupta, meseleyi biraz da hafife alarak, ahâlinin ve kimi ulemanın korkudan kalelere sığınmaya başladıklarını yazıyordu. Bu ilk çelişkili feryatların ardından asıl “Mora Hıristiyanlarının” isyan haberini ve hazırlıklarını Mora Vali Vekili Salih Ağa veriyordu. Mora isyanını anlatan Yunan kaynaklarının da ittifak ettikleri Vostitsa’da bir manastırda toplanan piskopos ve bazı metropolitlerin isyan için Rumlara beyannameler göndererek onların Müslümanlara saldırmalarını teşvik ediyorlardı. Bu yüzden Tripoliçe’ye giden yollar tutulmuş, Müslüman ahâli baskı altına alınmıştı. Mektup Sultan’a kadar ulaşmış, o da üzerine düştüğü hatt-ı hümâyûnunda bu bilgilerin Rum Patriği ile paylaşılmasını ve onun bölgeye vekiller gönderip konuyu araştırmasını istemiştir. Muhtemelen bu hadise Patriğin idamına giden süreci de başlatmıştır. Bu meselede asıl yetkili olan kişi Hurşid Paşa’ydı. O, İstanbul’a yazdığı şukkasında, isyan haberlerini doğrularken önerdiği tedbir, Balyabadra’da bulunan Kapudâne Ali Bey’in birkaç gemiyi Mora’ya göndermesini istemekten ibaret idi. Oysa Ali Bey, edindiği istihbaratla Müslüman ahâlinin kuşatma altında olduklarını bildiriyor ve o tarafa asker sevki için yeterli kayığın olmadığını yazıyordu. Bir çare olarak, o sırada Ülgünlü Hüseyin’in idaresindeki şalope ile asker gönderilecek ve yeni kayıklar buldukça da asker sevk edilecekti. Hülasa başta eski sadrazam yeni Rumeli Valisi Hurşid Paşa olmak üzere, diğer görevliler ve denizciler yazışma ve göstermelik tedbirler ile uğraşırken isyan büyüyordu.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…