Kimdi kürsîdeki? Bir bilmediğim pîr ammâ,
Hiç de bîgâne değil kalbe o câzib sîmâ.
Bembeyaz lihye-i pâkiyle, beyaz destârı,
O mehîb alnı, pek mûnis olan didârı,
Her taraftan kuşatıp, bedri saran hâle gibi,
Ne şehâmet, ne melâhat veriyor, yâ Rabbi!
Hele gözler iki mihrak-ı semâvidir ki:
Bir şuâıyle alevlendiriyor idrâki.
Ah o gözlerden inen huzme-i nûrânûrun,
Bağlı her târ-ı füsunkârına bin rûh-i zebûn!
Mehmed Âkif merhumun Süleymaniye Kürsüsünde adlı şiirinde büyük bir sitayişle bahsettiği, kürsîdeki beyaz sakallı, temiz yüzlü vaizi bırakın genç nesilleri, yetişkinlerin kaçı bilir? Bendeniz de üzerinde çalıştığım bir yazı vesilesiyle kendisinden haberdar olmuştum.
Japonya bile onu bizden iyi tanıyıp tanıtırken biz kendisinden bihaberiz. Ne yazık ki bu dine, bu ülkeye hizmet eden kıymetli şahsiyetleri hafızalarımızdan silmişler satır satır. Yazıklar olsun onlara! Eyvahlar olsun bana da!
Farklı yayınevlerine ait Safahat’ları taradığımda Abdürreşid İbrahim’den bahsedilmeyişine hayretle şahit oldum. Sadece iki baskıda çıktı karşıma. 1958 tarihli, Neriman Malkoç Öztürkmen hanımın hazırladığı Safahat’ta pek anlaşılır şekilde olmasa da bir cümle ile bahsedilmiş. 2018 yılında Fatih Bayhan’ın hazırladığı Safahat’ta geçiyor bir de. “Mehmed Âkif’in Süleymâniye Kürsüsünde isimli eserinde konuşturduğu kişi Abdürreşid İbrahim’dir” denilerek kendisi birkaç cümle ile tanıtılmış. Başkaca bir yerde çıkmadı karşıma, en azından ben bulamadım.
“Otuz yıldır milletim milletim dedim, bu uğurda bütün Rusya’yı karış karış dolaştım, milletim için bin bir meşakkate göğüs gerdim, tek gayem milletimi bir araya toplamaktı” diye gayesini dile getiren Abdürreşid İbrahim’in seyahatleri Japonya Mektupları başlığıyla yayımlanır.
Bir yandan “demir çarık, demir asa” gezer; diğer taraftan elinden kalemini düşürmeyerek mücadelesini sürdürür. Ayak bastığı topraklardaki konferans, vaaz ve konuşmalarıyla gönülleri ihya eder. Yanında Japon Müslüman Hacı Ömer olduğu halde İstanbul’da tamamladığı seyahatlerin ardından konferanslar verir, seyahat intibalarını anlatır. “Seyyah-ı Şehir”, “Hatib-i Şehir” unvanlarıyla anılacaktır artık.
Hilâfet merkezi İstanbul olmadan Rusya’da İslâm varlığının korunamayacağı kanaatindedir. Bu düşünce ile 1880-1910 yılları arasında kayda giren 10 İstanbul ziyareti vardır. Mehmet Âkif, Bediüzzaman Said-i Nursi, Tahirü’l-Mevlevî gibi isimleri Rusya Müslümanları ve Japonya hakkında bilgilendirir.
Âkif onun Japonya’da İslâmiyet’in yayılması için gösterdiği gayretin ancak Osmanlı’nın yardımı ile mükemmele ulaşabileceğini şöyle şiirleştirmiştir:
Müslümanlık, sanırım parlayacaktır orada;
Sade Osmanlıların gayreti lazım arada