Cumhuriyetin ilk yılları. Yokluk ve yoksulluk had safhada. Enerji, sanayi, üretim yok denecek kadar az. Olanlar da yabancıların elinde. İliklerimize kadar sömürüyorlar.
Yol yok, elektrik yok. Maden var lakin işleten yok.
Sermayedarın olmadığı, “Toplu iğne bile yapamayacak kadar sanayileşmeden mahrum” olduğu iddia edilen 1930’ların Türkiye’si… Anadolu’nun ücra bir köşesinden, Divriği’den çıkan bir müteşebbis ilk kez ihaleye bir “yerli”nin girmesi sonucu 7 km’lik demiryolu inşaatını alıyor ve başarıyla tamamlıyor.
Çalışkanlığı ve dürüstlüğü göz dolduran bu yeni müteahhit, peyderpey diğer ihaleleri de alarak binlerce insanın emeği ile 10 sene gibi bir sürede 1.147 km uzunluğunda demiryolu inşa ediyor. Türkiye’nin en zengin adamı olarak “Bu ülkeden kazandığımı yine bu ülkeye yatırmalıyım” düşüncesiyle ülkeyi bir uçtan bir uca “demirağlarla” örmekle kalmayıp ülkenin ihtiyacı olan uçakları da üretmeye girişiyor. Sahibi olduğu bugünkü Atatürk Havalimanı arazisinde “Gök Okulu” açıp gençleri pilot olarak yetiştiriyor. 1931 yılında İstanbul’a ilk boğaz köprüsü projesini geliştirip kaynak temin ediyor. Yaptırdığı araştırmalarla Divriği’nin bir maden yatağı olduğunu tespit edip 14 çeşit madenin çıkarılması için teşebbüste bulunuyor. Yine 1930’lu yıllarda ülkenin bu madenlerin işletilmesi için gerekli enerjinin olmadığının farkına varıp “Keban Barajı” projesini gündeme getiriyor, kaynak da temin ediyor.
Karabük demir çelik fabrikası, TBMM binası, çimento fabrikaları, İzmit Kâğıt Fabrikası, Bursa Sümerbank Merinos Fabrikasını yapıyor. İlk paraşüt imalatını gerçekleştiriyor. Çok partili sisteme geçen Türkiye’de ilk muhalefet partisi Milli Kalkınma Partisi’ni kuruyor. İlk özel radyo istasyonu yatırımını yapıyor. Elektrik santrali kurmak istiyor. Yetmiyor, İstanbul’un en büyük doğum hastanesini yapmayı tasarlıyor. Erzincan depreminde devletten önce bölgeye gidip yaralara merhem olmaya çalışıyor. Onlarca hayır yatırımı; okul, çeşme, cami yaptırıyor. Daha niceleri… Peki, farklı sahalardaki bu kadar projeyi hayata geçiren, ülkenin imarına ve kalkınmasına hayatını vakfeden bu adam kimdir?
Doğaldır ki Nuri Demirağ ismi endüstri tarihçileri dışında kimse tarafından pek bilinmez. Oysa genç Cumhuriyet’in önemli iş adamı ve sanayicilerindendi. Öyle ki, o dönemde kız çocuklarına “Demirağ’lara gelin olasın” temennilerinde bulunulurmuş. Denilebilir ki, nice zengin iş adamları geldi, geçti… Doğru. Fakat Nuri Demirağ azmi, sabrı, çalışkanlığı, dürüstlüğü, vizyonu, müteşebbisliği ile bugün ideal diye vasıflandırılan yöneticilerde/ patronlarda bulunması gereken özelliklere sahip nadide bir isimdi.