“Fakat her şeyden önce bu seferin medenileştirici bir misyonu (mission civilisatrice) olacaktır. General Bonapart bu ülkeye ihtiyacı olan her şeyi götürecek, her disiplinden bilginleri barındıran geniş bir ekibin başında yer alacaktır. Böylece 3000 yıldır büyük uygarlıkların doğumuna tanık olmuş bu topraklara gereken saygıyı göstereceğiz. Cumhuriyetimiz bu toprakların mirasına sahip çıkmak istiyor.”
Senaryosunu rahmetli Ayşe Şasa’nın yazdığı, yönetmenliğini Jacques Deschamps’ın yaptığı 2008 yılına ait Dinle Neyden filminde geçen bu ifadeler Avrupa sömürgeciliğinin en belirgin söyleminin küçük bir özetinden ibaretti. Napolyon Bonapart’ın Mısır Seferini önlemek için yapılan müzakereleri ve eski bir Osmanlı paşası olan tekke şeyhi Nuri Dede Efendi’nin bu müzakerelere katkısını konu alan film, söz konusu görüşmelerin başarısızlığa uğramasını dramatik biçimde ele alır. Yukarıda geçen sözler ise Fransa’da dönemin kudretli siyasetçisi ve Dışişleri Bakanı Charles-Maurice de Talleyrand’ın temsilcisinin ağzından aktırılır. Peki, kendi ülkesini Osmanlı İmparatorluğu ile hasım kılacak kadar gözünü karartan Napolyon’u Mısır Seferine iten nedenler nelerdi?
*
1789 Fransız İhtilali’nin hemen ertesinde iç hesaplaşmalar ve çatışmalara sahne olan Fransa’da, direktörler ve meclislerden oluşan bir “Direktuvar” (Directoire) hükümeti iktidara gelmişti. Her ne kadar “Birinci Cumhuriyet” olarak anılan bu yeni rejim belli oranda siyasî temsile dayanıyor görünmekteyse de, elitlerin menfaatleri toplumun menfaatlerine baskın gelmekte ve yeni yönetimi kırılganlaştırmaktaydı. General Napolyon Bonapart’ın aralarında olduğu asker grubu, krizden çıkışın dış askerî etkinliğe yönelmekle mümkün olacağı hususunda siyasî idarecileri ikna etmeye çalışıyordu. İç buhran riskini en aza indirme fikri İtalya ve Mısır seferlerini tetikleyen bir ilk neden olmuştur, fakat tek neden değildir.
Mısır Seferinin bir diğer nedeni, Fransızların İngilizlerle rekabetiyle ilgilidir. Napolyon, İngilizlerin Akdeniz’deki hâkimiyetini bitirmek, Akdeniz’den Ortadoğu’ya oradan da Hindistan’a uzanan ticaret ve ikmal yollarını ele geçirmek niyetindeydi. Hindistan’a giden en kısa yolun Mısır’dan geçtiği düşünülürse, Britanya İmparatorluğu’nun doğrudan hedefler arasında olduğu söylenebilir. Bir diğer neden, doğrudan Fransız sömürgeciliğinin geldiği aşamaya dairdir. Cumhuriyet döneminde Fransız sömürgeciliğini kurumsallaştırma ve genişletme hedefi ortaya çıkmıştır. Böylece zengin kaynaklar ve ticaret ağı Fransa’nın denetimine geçirilecektir. Mısır Seferinin bir başka gerekçesi, Haçlı Seferleri ile benzerlik taşır: Ortadoğu’da Hıristiyanların kutsal kabul ettiği toprakları işgal ederek içeride yeni rejimin meşruiyetini tahkim etmek. Böyle bu işgalin sadece Fransa Cumhuriyeti’nin kendi vatandaşları üzerinde değil, hasım olarak gördükleri Avrupalı milletler üzerinde de tesire sahip olacağı beklenebilir bir durumdur. Ayrıca, getirilen pek çok Avrupalı bilginle bu coğrafya hakkında bilgi üretim tekeli oluşturulması hedeflenmiştir. Bölgesel tarih yazımını kendi tekeline alma niyeti, artık Fransa’nın merkeziyetçi, katı ve doğrudan sömürgecilik tarzının bir parçasıdır. Nitekim sonraki dönemlerde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Fransız sömürgeciliği yararına bu birikimden istifade edilmiştir.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…