Buharalı Bahâeddin Nakşibend’in fikir ve yorumlarıyla teşekkül eden Nakşibendiyye, 17. yüzyılda Mektûbât sahibi İmâm-ı Rabbânî’nin dergâhında yetişen sûfîlerle yeni bir döneme girmiş ve tarikatın Müceddidiyye kolu tarih sahnesine çıkmıştır. Murad Buhârî’nin himmet ve gayretleriyle İstanbul Eyüp’te kurulan dergâhtan kısa süre sonra Cizyedârzâde Hüseyin Ağa tarafından kurulan vakfiye ile bu kültür Bursa’ya da ulaşmıştır. Bir başka ifadeyle Türkistan ve Hindistan’ın, Buhara ve Bombay’ın hoş kokusu, bu insanların himmet ve gayretleriyle Osmanlı’nın ilk başkentine vâsıl olmuştur.