1260 yılının sonbaharında Filistin’in Celile bölgesindeki Ayn Calut mevkiinde Moğolların Batı kolu İlhanlılar ile Memlükler arasında gerçekleşen savaş Memlüklerin kesin galibiyetiyle sonuçlandı. Tarafların karşı karşıya gelmesinden bir süre önce Memlük sarayına mektup göndererek kendisine tabi olunmasını isteyen Hülâgû’nün elçilerini Kahire’de idam ettiren Sultan Kutuz, çeyrek asırdan daha uzun bir süreden beri İslâm dünyası açısından adeta bir kâbusa dönüşen Moğollara karşı savaşmayı seçmişti. Savaşın ardından Moğolların mağlup edilmesinde belirleyici bir rol üstlenen ve kendisinden sonra Memlük hükümdarı olan kumandanı Baybars tarafından planlanan bir suikasta kurban giderek tahtını kaybetse de, Kutuz’un seçiminin tarihî bir karar olduğunu belirtmek gerekir.
Ortaçağ İslâm kaynakları tarafından artık “durdurulmaları mümkün olmayan ilahî bir ceza” olarak görülmeye başlandıkları özellikle vurgulanan Moğollar, Kutuz’un bu tarihî kararı sonucunda Ayn Calut’ta kazanılan zaferle durdurulmuş, böylelikle İslâm dünyasının son kalesi düşmekten kurtulmuştu. 1220’li yılların başından itibaren Cengiz Han’ın liderliğinde İslâm âleminin üzerine bir kasırga gibi çöken ve önlerine çıkan bütün hanedanları arkalarında on binlerce ölü bıraktıkları acımasız katliamlarla yok eden Moğolların en nihayet durdurulabilmiş olmasının, daha sonra yaşanması muhtemel birçok felaketin önüne geçtiği söylenebilir. Kuşkusuz tarih bir spekülasyon alanı değildir, fakat bunu Moğolların o tarihe kadar gerçekleştirmiş oldukları faaliyetlerden çıkarsamak mümkündür.
1219 yılında Otrar’daki Harezmşah valisinin Moğol ülkesinden gelen tüccarları katletmesini gerekçe göstererek İslâm dünyasını hedef alan Cengiz Han liderliğindeki Moğollar, Otrar’dan başlayarak Buhara, Semerkand, Mâzenderân, Rey, Hemedan, Tiflis, Meraga, Erdebil, Beylekan, Derbent, Fergana, Tirmiz, Mansurkûh, Merv, Nişabur, Tus, Herat ve Gürgenç gibi meşhur yerler başta olmak üzere burada sayılmaları bile uzun bir liste meydana getirecek olan dönemin birçok önemli şehir, kale ve bölgesini işgal etmiş; buralarda akıl almaz katliamlar gerçekleştirmişlerdi. Horasan, Mâverâünnehir ve Azerbaycan bölgelerini büsbütün talan eden Moğolların önünde kimse duramıyor, hiçbir şehir uzun süre Moğol kuşatmalarına direnemiyordu. Onlarca şehir haritadan silinmiş, tarihin gördüğü en büyük ve doğal olmayan yıkımlardan biri (belki de en büyüğü) Moğolların eliyle gerçekleşmişti.
İşgal ettikleri yerlerde taş üstünde taş omuz üstünde baş bırakmayan Moğollar, Cengiz Han’dan sonra da akıl almaz ilerleyişlerini devam ettirdiler. Harezmşahlar devletini adeta bir çırpıda tarihin karanlığına gönderen istilacılar, bir yandan Karadeniz’in kuzeyi boyunca ilerleyerek Avrupa içlerine doğru giderken, diğer yandan da kendilerine karşı dikkat çekici önlemler alan Sultan Alaeddin Keykubad’ın vefatının ardından Anadolu’ya girdiler. Türkiye Selçuklu ülkesinin sınır boylarını (Erzurum’da yaptıkları katliamı kaynaklar irkiltici tasvirlerle anlatmışlardır) talan etmekle kalmadılar, 1243 yılında Kösedağ’da Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev’i büyük bir bozguna uğratıp Selçuklu yönetimini ele geçirerek bir çeşit müstemleke haline getirdiler. Musul ve Fars atabeyliklerini de tabiyetleri altına alan Moğollar, 1254 yılında Hülâgû’nün liderliğinde İran’a girerek İslâm dünyasının kalbine yöneldiler.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…