100 yıl önce son Osmanlı Meclisi’nde kabul ve ilan edilen Misak-ı Millî, Millî Mücadelenin hedeflerini belirleyen temel bir strateji belgesiydi. Bu belgeyle asgarî sınırlar ve kırmızı çizgiler belirlenmişti. Misak-ı Millî’ye sadakat yemini eden Ankara’daki millî hareket, Misaktaki amaçlara ulaşılıncaya kadar mücadeleye ahd etmişti. Ankara’da açılan TBMM, Misak-ı Millî hedeflerine ulaşılıncaya kadar Meclis’in sürekli açık kalmasını kararlaştırmıştı.
Misak-ı Millî net bir sınır çizmemekle birlikte prensip olarak asgari sınırları belirlemişti. Buna göre Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı tarihte (30 Ekim 1918) işgal edilmemiş bütün topraklar vatanın bir parçasıdır. İşgal edilen topraklarda, Arap çoğunluğun bulunduğu bölgelerde referandum yapılacaktır (referandum sonucunda Osmanlı’ya katılmak isterlerse buralar da vatana dâhil olacaktır). İşgal edilen topraklarda çoğunluğun Araplardan oluşmadığı (Osmanlı-İslam çoğunluğunun bulunduğu) bölgeler de vatanın ayrılmaz bir parçasıdır.
Resmî tarih yorumunun görmek istemediği bir nokta vardır: Misak-ı Millî asgari sınırların dışında kalan bölgeleri kendi kaderine terk etmemiş; hattın dışında kalan Müslümanların da birlik ve bütünlüğünü savunmuştur. Misak’ın 1. maddesine göre “…hatt-ı mütareke dâhil ve haricinde dinen, irfânen, emelen müttehid (birleşmiş)” Müslümanlar ayrılık kabul etmez bir bütündür.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…