Hüseyin Cahid (Yalçın) Bey’in sahibi bulunduğu Tanin gazetesi 24 Şubat 1924 tarihli nüshasının ikinci sayfasında şoke edici bir habere yer vermişti. Habere göre Fener (Rum) Patrikhanesi’ne baskın düzenleyen emniyet görevlileri ambarlarda çeşitli belge ve kitaplara rastlamış ve incelemek üzere bunlara el koymuştur. İncelemeler sırasında devasa boyutlarda bir bayrak da bulunmuş ve bunun 4 metre boyunda, 2,5 metre eninde, Yunan bayrağı renginde mavi ve beyaz atlastan özel olarak imal edilen bir “Ayasofya Bayrağı” olduğu anlaşılmıştı. Bayrağın ortasında ise çift başlı Bizans kartalı ile onun üzerinde bir Bizans tacı bulunuyormuş.
Cümlenin malumu: Yeni sahibinin kim olacağına karar veremedikleri için Ayasofya’yı tekrar kilise yapma hedeflerine Mütareke döneminde nail olamayan İtilaf devletlerinin Türkiye’ye 1930’ların başında “Kilise olmayacaksa cami de olmasın” diye diretmeleri gayet manidar. Kaldı ki Ayasofya Camii’nin müze yapılması fikri de bizden değil, bizzat İngilizlerden gelmiş (İngiliz tarihçi Arnold Toynbee fikir babalarından biridir), bu görev Lozan’dan sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne havale edilmiş ve 1930 yılında sırf Ayasofya’yı müze yapmak maksadıyla kurulmuş olan Amerikan Bizans Enstitüsü ertesi yıl resmî kanallardan devreye sokulmak suretiyle mozaiklerin restorasyonu perdesi arkasında cami olmaktan çıkarılarak müze yapılmıştır.
Tanin’deki haberin sonunda bu sözde “Ayasofya bayrağı”nın Cumhurbaşkanı Gazi M. Kemal Paşa’ya takdim edileceği belirtiliyorsa da bir daha akıbetinden haber alınamamıştır. Eğer Cumhurbaşkanına takdim edildiyse mutlaka Çankaya Köşkü’nde bir yerlerde bulunması gerekir bayrağın. Bundan sonrası ise kesif bir karanlık…
Lakin biz burada bir işaret fişeği atıyoruz. Bakarsınız birileri izlerini görür de ardını kovalar ve karanlık bir mahzende ortaya çıkarır. Kim bilir! Zavallı Ayasofya! Ne karanlık ve hazin bir mâzin var. Temizle, temizle bitmiyor…
Tanin gazetesindeki bu kısa haberi sadece bugün anlaşılmayan bazı kelimelerin açıklamalarını parantez içinde vermekle yetinerek noktasına ve virgülüne dokunmadan aynen aktarıyoruz. Unutmayın, tarih düşünmek için vardır.