Siyaset-i dahiliyemizde olduğu gibi
siyaset-i hariciyemizde de
umde-i esasiyemiz Misak-ı Millî
mevâddından ibarettir.
MUSTAFA KEMAL PAŞA
(1 Mart 1922)
Neredeyse bir asırdır tartışıyoruz: Musul ve Kerkük Misak-ı Millî’ye dahil miydi değil miydi? Net bir cevap alabiliyor musunuz? Siz alıyorsanız bahtiyar sayılırsınız. Ben bir türlü alamıyorum da…
Önce Misak-ı Millî nedir? Kime sorsanız aynı cevabın beyinlere mıhlanmış olduğunu görürsünüz: “Millî sınırlarımız.” Mektepte böyle belletmişler bir kere; sökün zihninizden sökebilirseniz artık.
Velhasıl, “sınır”la sınırlamışlar Misak-ı Millî’yi. Peki nerede başlayıp nerede bitiyor o sınır? Bu sorunun ötesi koca bir boşluktan ibaret.
Sanki ortada elle tutulur bir harita varmış da, onun üzerinden konuşuyoruz gibi konuşurken gayet eminiz. Yok, gerçekten de yok: Misak-ı Millî’de kesin olarak çizilmiş sınırlar da, herhangi bir mahdut harita da mevcut değil.
Şaşıranlar, ‘Nereden çıkarıyorsun bunu? Eski dershaneye yeni tahta mı getiriyorsun yoksa?’ diyenler varsa içinizde, merak buyurmasınlar, cevabını yazının sonunda “en yetkili ağızdan” bulabilecekler. Ancak biz Misak-ı Millî denizindeki dalgalanmalar üzerinde az biraz daha sörf yapacağız. Bakalım daha kaç tane “şoke edici” gerçekle karşılaşacağız bu tehlikeli yolculukta?
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…