Sosyal ilimler, hayattan, politikadan ve propagandadan çok çabuk etkilenir. Yerleşen birtakım değer yargılarını da değiştirebilmek kolay değildir. Ele alınan konu ya da olayın araya yıllar girdikçe efsane ve rivayetlerden etkilenme ihtimali artar. Bunun en iyi misali, herhalde Millî Mücadele’de ilk kurşunun kim tarafından atıldığı meselesidir.
Millî Mücadele’de ilk kurşunu kimin attığı olayı, tarih ilmiyle alakasından ziyade, meslekî ve siyasî bir hüviyet arz eden Hasan Tahsin isminin ön plana çıkarılmasının, Türklüğün varlık kavgası demek olan Millî Mücadele’den hemen hemen yarım asır kadar sonrasına tesadüf etmesi de bu ilginin bir sonucudur. Herkesin ifade ettiği gibi, kaynaklarda bu meseleyi açık ve net bir şekilde çözebilecek ifadeler bulunmamaktadır. Açık bir kesinliğin olmaması, sisli ve müphem bir şekilde yapılan ısrar, konunun zaman zaman gündeme gelmesine neden olmaktadır. Hasan Tahsin’in ilk kurşunu attığı hususunun ısrarlı bir şekilde savunulması ve bu konuda bir kampanya düzenlenmesi, hadisenin hatıra olmaktan uzaklaşıp tarih olmaya yüz tuttuğu bir zamana denk düşer.