19. yüzyılda bugünkü Afganistan coğrafyası, İngiltere ve Rusya arasında büyük bir güç mücadelesinin merkezinde yer aldı. Bir yandan İran ve Batı Türkistan üzerinden Hazar ve Kafkasya’nın tamamına hâkim olmak isteyen İngiltere, diğer taraftan Batı Türkistan’ı işgal ederek Hindistan’a inmek isteyen Rusya arasında sıkışan ve stratejik konumunun kurbanı olan Afganistan o tarihten günümüze 200 yıl boyunca Batılı araştırmacıların “Büyük Oyun” olarak adlandırdıkları siyasî, askerî ve ekonomik güç mücadelesine sahne oldu. Özellikle 1807’den sonra ilgi duydukları, 1809’da saldırmazlık ve dostluk antlaşması yaptıkları Afganistan’da özellikle 1826 yılı ve sonrasında Sedozai ve Barekzai ailelerinden gelen emirler arasında yaşanan taht kavgaları, İngilizlerin oyun kurucu ve tahta geçenleri belirleyici bir rol oynamalarına sebep oldu.
26 Nisan 1838’de yedi aydır Kâbil’de bulunan Alexander Burnes başkanlığındaki İngiliz heyetinin Rusların kışkırtması ile Dost Muhammed Han tarafından Afganistan’dan kovulması bu ülkeden ilk kez resmî olarak “Afganistan” olarak bahseden ve gözünü bu ülkeye diken İngilizleri hayli rahatsız etmişti. Buna karşılık İngilizler, 26 Haziran 1838’de Üçlü Lahor Antlaşması ile Afganistan’ı ilk defa istila edip, Hindistan’da sürgünde bulunan devrik hükümdar Şeca’yı 7 Ağustos 1839’da Kâbil’e getirerek yeniden hükümdar ilan ettiler. Ancak bu işgal 1840’ta Şah Şeca’yı “kâfirleri Afganistan’a sokmakla ve büyük bir günah işlemekle” suçlayan kabilelerin ayaklanmasına ve Dost Muhammed’in “cihad” ilan etmesine sebep oldu.
Bu dönemde Kâbil, İngilizlerin yönetime hâkim oldukları, kriket oynadıkları, buz pateni yaptıkları, at yarışları düzenledikleri, hatta Afgan kadınların namuslarına tasallut ettikleri, şarap içip eğlendikleri bir zulme şahit oldu. Dost Muhammed’in yeğeni Cihan Begüm’ün Kaptan Robert Warburton ile, bir Gılcay reisinin kız kardeşinin ise Teğmen Lynch ile evlenmesi Afgan halkını isyana sürükledi. 2 Kasım 1841’de Peştûn liderlerden Abdullah Han Açakzay’ın çağrısı ile Kâbil’de çıkan ani ve şiddetli isyanda âdeta hükümdar gibi hareket eden İngiliz temsilcisi Alexander Burnes öldürüldü. İngilizler bu isyanı bastırmıştı; ancak Dost Muhammed’in oğlu Ekber Han yönetiminde Hindukuş Dağlarından harekete geçen Afganlar Kâbil’i tehdide başlamışlardı.
Bu savaşta yer alan bir İngiliz generalinin eşi olan Lady Sale’in anlatımıyla, “topların önüne vücutlarını siper ederek” direnen ve “tepelerin üzerinden İngiliz birliklerinin üzerine kurtların koyun sürüsüne saldırdığı gibi saldıran” mücahitlerin lideri Ekber Han kendileri ile pazarlık edip İngiliz işgalini dayatan İngiliz temsilcisi William Hay Macnaghten ve yanındakileri, 23 Aralık 1841’de, Afgan halkının izlediği bir görüşme sırasında “İngilizlerin, Afganistan’ı işgal etme amacı güttüğünü ve sahtekâr olduklarını” öde sürerek öldürdü. Bu durum İngilizleri, 1 Ocak 1842’de onunla 13 maddelik Kâbil antlaşmasını imzalamak, Dost Muhammed’in hükümdarlığını ve 24 saat içinde Afganistan’ı terk etmeyi kabul etmek zorunda bırakmıştı.
Bu antlaşmaya rağmen İngilizler bazı oyalamalar ile altı günde Kâbil’i terk ettiler. Bu gecikme 17 bin askeri olan İngilizlerin -dört metre enindeki Karanlık geçitte- 3 bin asker kaybına sebep olmuştu. Bu zafer Alman yazar Wilhelm Dietl’e göre “Pekin’den İstanbul’a kadar bütün İslâm dünyasını gururlandırmış, buna karşılık yenilmez Britanya İmparatorluğunun imajını yerle bir etmiş ve İngilizler bu tarihten sonra bu küçük ülkenin yok edilmesi için çok uğraşmışlardı.”
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…