İmâm-ı Rabbânî hayatla iç içe bir tasavvuf anlayışını savunmuş; kelâmdan fikha, ekonomiden siyasete, barıştan savaşa kadar hemen her konuda kanaat belirtmiştir. Tasavvuf anlayışı, Ehl-i
Sünnet’e bağlı kalmayı, bidatlardan sakınmayı, tarikatı şeriatın hizmetinde görmeyi ve ibnü’l-Arabî’nin temsil ettiği vahdet-i vücûd anlayışına karşı vahdet-i şühûd görüşünü savunmayı
içerir. Şeriatı her şeyin üstünde tutar ve tasavvufun şeriata tâbi olması gerektiğini her firsatta vurgular.