Teoman Duralı düşüncelerini kökenden başlatarak temellendirdiği için onun tarih anlayışı, evrenin ve dünyanın oluşumu, insanın ortaya çıkışı, kültürlerin oluşumu, devletleşme, medeniyetleşme süreçlerini içeren bir bütünlüktür.
Duralı insanın tarihliliğini ruh, beşer ve insanlaşmak bağlamlarında temellendirmiştir. Ona göre etten kemikten olmayana, maddeleşip bedenleşmemiş olana ruh denir. Beşerleşmek biyolojik bir olayken, insanlaşmak, biyolojik olanı aşar. Felsefe bilim bağlamında yürütülen araştırmalar, edinilen veriler, oluşun, sıralı yol alan bir yaradılış dizisi doğrultusunda yürüdüğünü göstermektedir. Buna göre, cansız-cisimsiz- biçimsiz düzlem ile takatten/enerjiden cansız–cisimli dünyaya, maddi yapılanmaya, oradan da canlı cisimli âleme intikalin bahis konusu olduğu görülür. Sözü edilen dizinin son aşaması insandır. Kur’an’daki yaratılış tasarımında insan, sıraca, melek ile cinin, gökler ile yerin, dağlar ile taşların, nihayet öteki canlıların ardından evrende Allah’a halife olsun diye yaratılmıştır. O değerce öteki bütün yaratıklardan üstündür. İnsanın ayırıcı özelliklerinin başında akıl gelmektedir. Akıl, ilahi buyruk ile talimatları gönülde dillendirir. Akıl, insanın Allah’a içtiği ilk asli andını hatırlar. Bu ant, insanın tercihini hep iyiden yana kullanmasını şart koşar. Fakat salt manevi varlıklardan farklı olarak insanın beşeri yanı, ilk asli andın gerektirdiği akıl-vicdan yolunda seyretmesinde -sırat-ı müstakim- kişiye pürüzler çıkarır. Bu teorik temellendirme, canlılığın evrimi ile insanın tarihliliği ilkeleriyle desteklenmiştir.
Duralı, temel konularından biri olan canlılığı açıklamak için dünyanın nasıl bir süreçten geçtiğini, söz konusu sürecin sonunda, canlılığın evriminin nasıl seyrettiğini ele almaktadır. Canlı, ‘yaşanandan önceki zaman’a bağlı olduğundan tarihlidir. Her canlının iki çeşit tarihliliği vardır. Bunlardan biri, doğum dediğimiz,kuvvenin fiile dönüşmesi evresiyle başlayan bireyoluş sürecidir. Diğeri genetik yapının sürekliliğini sağlayan soyoluştur. İnsanın bireyliliği, başka hiçbir canlıda görülmeyen, ben biçiminde tezahür etmektedir. Ben, artık dirim birimi değil, o, anlama gücünün verisidir. Böylelikle maddi bağımlı olmayıp manevi esaslıdır. Bedenini, bünyesini duyulmayan beşerden kendini anlayarak başkalarından ayırt edebilen insana geçilmektedir. İlkin duyulmayarak/hissederek, bilahare anlayarak kendini başkalarından ayırt edebilen insanın temel varlık birimi bendir. Zaman içerisinde oluşan duyma, anlama ile başkalarından ayırt etme kabiliyeti ile birikimi, o belirli benin tarihidir. Ben, tarihin verisi, bir varolandır. Tarih kesintiye uğrar, tarihliliğini unutursa, o insanın benliği sarsılır, giderek çöker. İnsanın olmadığı yerde tarihten bahsolunamaz.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…