Son olarak, 2015 yılında yayımlanan karikatürlerin önceki ay sonunda Fransa devlet binalarına yansıtılması örneğinde olduğu gibi, Garp canibinden esen üzücü haberleri işitip de Sultan Abdülhamid’i anmamak mümkün mü? Devletin en müşkül anlarında bile Düvel-i Muazzama’nın idarecilerine sözünü geçirebilen ve İslamiyet hakkında kalem oynatırken veya tiyatroda bir eser sahneye koyarken dinî değerlerimize karşı daha saygılı ve özenli olmalarını sağlayan bir derin hassasiyetin değişmez adresiydi Halife hazretleri.
Sultan II. Abdülhamid denilince Fransa, İngiltere, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Peygamber Efendimiz (sas) aleyhinde bir piyes oynanacağını haber alınca engellenmesi için çok etkin diplomatik girişimlerde bulunan ve meseleyi ortada bırakmayıp sonuç almasını da bilen bir padişahın, bir devlet adamının uyanık bilinci yanında, bir büyük Müslümanın hassas ruhuyla da karşı karşıya olduğumuzu asla unutmamamız gerekiyor. Özellikle Paris Büyükelçisi Esad Paşa ile Salih Münir Paşa’yı nasıl yönlendirdiğini hatırlamakta yarar var.
Dosyamızda Ahmet Uçar tarafından kaleme alınan yazıda Fransa’da sahnelenmesi planlanın piyesi yasaklatmak suretiyle, Abdülhamid Han’ın Peygamber Efendimiz’in ve ecdadının, din ve devletinin haklarını, hem de Yıldız Sarayı’ndan dışarıya adımını atmadan nasıl savunduğunu görmek mümkün. Ancak bu tek örnek değil.
Piyesin yazarı Vicomte Henri de Bornier işin peşini bırakmaya hiç mi hiç niyetli değildir. Bu defa eserini Abdülhamid Han’ın diş geçiremeyeceğini tahmin ettiği, devrin süpergücü olan İngiltere’de oynatmak için girişimde bulunur. Ne var ki, Irving adlı bir aktörle anlaşmış olmasına, bir nevi devlet tiyatrosu olan Lyceum Kraliyet Tiyatrosu’nda oynanması kararlaştırılmasına rağmen, Sultanın inatçı müdahalesinden yakasını kurtaramaz.
Bu defa diplomatik kanallardan bizzat İngiltere’nin ılımlı Dışişleri Bakanı Lord Salisbury devreye sokularak piyesin Fransa’da olduğu gibi yalnız o tiyatroda değil, bütün İngiltere’de oynanması yasaklanacaktır. Ne var ki Sultan Abdülhamid-Henri de Bornier kovalamacasının böylece noktalanmış olduğunu sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Çünkü bu işin bir de üçüncü raundu var. Bu defa üç yıl sonrasındayız. Devir değişmiş, Lord Salisbury gitmiş, yerine bir başka Lord, İslamiyete karşı daha mesafeli duran Lord Roserbery Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturmuştur. Bu değişiklikten cesaret bulan Henri de Bornier yeniden atağa kalkar ve bir başka Londra tiyatrosuyla anlaşır. Ancak bu defa da eserini sahneye koydurmayı başaramayacak, ne yaptıysa Sultan Abdülhamid’in mahir diplomasisi, bu mel’aneti sahneye koymasına müsaade etmeyecektir.
Nitekim 1900 yılında Paris’te oynatılmak istenen Muhammed’in Cenneti adlı bir başka piyesin ancak ismi ve muhtevası değiştirilmesi şartıyla sahneye konulur hale getirilmesi de sultanın ince diplomatik girişimlerinin eseridir. Keza bir başka belgeden 1894 yılında Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operasının sahnelenmesine engel olduğunu da öğreniyoruz.