“Evet, General, ben senin tavsiyelerine baş eğmedim, fakat bir gaye uğruna çalıştım. Benim hedefim istiklâldi. Dağlıların hürriyetiydi. Ben haydut değilim, katil de olmadım. Bir vatanseverim. Ben 35 yıl Rus boyunduruğuna karşı geldim. Kafkas milletlerinin hürriyeti için uğraştım. Her şeye göğüs gerdim… Fakat ben görmesem de bir gün gelip bu dağların, bu vadilerin, bu derelerin üstünde istiklâl güneşi doğacaktır.”
Şeyh Şamil, Gunib’de Ruslara teslim olduktan sonra huzuruna çıkarıldığı Rus generali Prens Baryatinsky’nin gururlu konuşmasına karşı söylemişti bu sözleri. Ve ondan hiç de aşağı kalmamıştı hani! Kafkas kartalına da bu yakışırdı.
Ona kalsa mücadeleye devam edecekti. Ne var ki ailesi ve maiyyetindekilerin ısrarı teslim olmasında etkili olmuştu. Direnecek olsa herkes ölecekti. Sonunda hayatının en önemli kararını verip teslim oldu. Ne var ki, teslimiyeti Kafkasya’nın dağlı halklarının çilesini sona erdirmedi. Artık onların Rumeli ve Anadolu’ya doğru sürgün çilesi başlamıştı. Bu zorlu yolculuklarda binlerce kişi hayatını kaybetti. Buna rağmen Kafkasya’daki istiklal ateşi hiç sönmedi. İşte Şeyh Şamil bu istiklal ateşinin sembolü oldu.
1797’de Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi Şamil. Babası Avarlardan Muhammed, annesi Avar beylerinden Pir Budak’ın kızı Bahu Mesedu idi. İlk ismini dedesi Ali’den aldı. Ancak ailesi sık sık hastalandığı için geleneksel inanç gereği adını Şemuil (Şamuil, Şamil) koydu. Rusya ve Batı’da Şamil olarak anıldı. Her ne kadar çocukluğu hastalıklarla geçmişse de gençlik yıllarında güçlendi ve 1,97 metre boyuyla atletik bir yapıya ulaştı. Solaktı, bu yüzden kılıcını sol eliyle ustaca kullanırdı. Ata binmekte de yetenekliydi. İlk eğitimini dayısından alan Şamil, arkadaşı Molla Muhammed ile birlikte Harakanî Said’den ve ileride kayınpederi olacak olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’den dinî ilimler tahsil etti.
İmam Mansur’dan sonra Kafkasya’daki “müridizm” hareketi lidersiz kalmıştı. 1820’lerin sonuna gelindiğinde Gazi Muhammed gazavat hareketinin ikinci imamı oldu (1829). Şamil artık onun yardımcısıydı. Ne var ki Ruslara karşı cihad bildirisi yayımlayan Gazi Muhammed 1832’de Gimri’deki savaşta şehit düştü. Yerine Hamza Bey (Hamzat Bek) imamete seçilmişse de 19 Eylül 1834’de suikaste uğradı. Sonunda Şamil ulemanın ittifakıyla müridizm hareketinin ikinci döneminin üçüncü imamı seçildi.
Şamil’in 25 yıllık imametinin ilk 20 yılı Dağıstan ve Çeçenistan’da Ruslara karşı çetin mücadeleler içinde geçti. Nice Rus generalleri (General Feze, General Grabe, Prens Vorontsov vb.) Şamil’i yenmeye ahdetmişse de başarılı olamadılar. 1837’de General Feze, Aşağı Çeçenistan’a ve Büyük Çeçenistan’a iki büyük sefer yaptı lakin Tiliti’de Şamil’in direnişi karşısında Hunzah’a çekilerek Kafkasya’daki kariyerini noktaladı.
Şamil’i yenme hevesine kapılan Rus generallerinden biri de General Grabbe idi. Mayıs 1839’da 30 bin kişilik ordusuyla Şamil’e karşı sefere çıktı ve onu Ahulguh’da kuşattı. Ahulguh kuşatması Şamil için çok önemliydi. Çünkü bu kuşatma, Kafkasya’daki müridizm hareketi için bir dönüm noktası olduğu kadar Şamil’in 8 yaşındaki oğlu Cemaleddin’i Ruslara barış için rehine vermesi bakımından da önemliydi. Bu sırada Şamil’in yaptığı dua yürekleri ürpertir: “Ya Rabbi, sen Hz. Musa’yı Firavun’un elinde perverde ettin, oğlumu da Rusların nezdinde muhafaza buyur!”
Devamı Derin Tarih Şubat Sayısında…