Sultan II. Mehmed’in İstanbul’u fethi Türk tarihinin en önemli dönüm noktası olduğu gibi dünya tarihi bakımından da mühim bir yere sahiptir. Bizans İmparatorluğu’na 1123 yıl başkentlik yapmış olan Konstantinopolis 29 Mayıs 1453 tarihinde İslama açılmış, İstanbul Türk olmuştu. Bütün İslam hükümdarlarının fethetmek için defalarca kuşatmış olduğu Kostantiniyye’nin fethi Sultan II. Mehmed’e nasip olmuş, 21 yaşındaki bu genç hükümdar Hz. Peygamber’in (sas) müjdesine nail olmuştu. Müslümanların hayâli olan bu büyük fethi gerçekleştirmiş olan Sultan II. Mehmed haklı olarak “Ebu’l-feth” unvanını aldı.
Fatih Sultan Mehmed fetih günü şehrin en büyük mabedi olan Ayasofya’yı cami hâline dönüştürerek burada şükür namazı kılmış ve fetihten üç gün sonraki ilk Cuma namazını Ayasofya Camii’nde eda etmişti. Böylece fetihten hemen sonra Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in vakfı olarak camiye dönüştürülmüş ve Osmanlı Vakıf Medeniyeti sayesinde Fatih döneminden itibaren yapılan onarım ve ilâvelerle büyük bir külliye hâlini alarak asırlarca hizmet etmiş, ayakta kalması sağlanmıştı.
Ayasofya Camii İstanbul’un fethinin sembolü, Fatih Sultan Mehmed’in kılıç hakkı idi ve şehrin fetih camii, ‘ulu cami’ sıfatıyla 481 yıl ibadethane olarak hizmet etmiş idi. 1934 yılında bu özelliğini kaybederek müzeye dönüştürülmüş olan Ayasofya Camii, 86 yıl sonra, 10 Temmuz 2020 tarihinde ise yargı kararı ve Cumhurbaşkanlığı düzenlemesi ile yeniden ibadete açılır hâle geldi çok şükür. Böylece, 537 yılında inşası tamamlanarak açılmış ve asırlarca ibadethane olarak kullanılmış olan Ayasofya 86 yıl sonra aslına dönmüş oldu. Dolayısıyla 2020 Temmuz’unda çok önemli bir tarihe şahitlik etmiş olmanın mutluluğu içindeyiz. Bu mutluluğu yaşamamıza vesile olanlardan Allah razı olsun.
Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da insanlığın ortak mirası özelliğini koruyacak olan Ayasofya Camii, Fatih Sultan Mehmed’in vakfı olarak İstanbul’a Müslümanlara hediyesidir ve bugün artık yeniden cami hâline dönüştürülmüştür. Milletimize, İslam âlemine hayırlı olsun. Fatih Külliyesi ve Ayasofya-i Kebir Vakfı’nın vakfiyesindeki şartlara uygun olarak ilelebet yaşasın inşallah.