Bir cihan devleti Osmanlı İmparatorluğu, tarihin en büyük uluslararası kapışması olan 1. Dünya Savaşı’ndan yenik çıktı. “Harbi Umumi” adı ile de bilinen bu faciada ordusu dağıldı, 3 kıtaya yayılmış toprakları yabancı ellere geçti, başkenti işgale uğradı.
İstanbul’un işgali, 500 yıldır Osmanlı gücünü dünya haritasından silmeye uğraşan Batılı ülkelerin, bu ulusu bütünü ile imha etme planlarının son noktasıydı. Ancak o sırada dünyada değişen siyasî dengeler buna imkân bırakmadı. İstanbul 13 Kasım 1918’den 6 Ekim 1923’e kadar işgal altında kaldı. Harbin galip devletleri, başta İngiliz, Fransız ve İtalyanlar İstanbul’u işgal ettiler. Bu işgal 5 yıl sürdü. 500 yıl hiçbir yabancı ayağının basmadığı bu şehir, 5 yıl karanlıkta kaldı.
Ayasofya kilise olsun!
İşgal sırasında İngiltere’de bir ara “İstanbul’u Yunanlılara verelim, Ayasofya’yı kilise yapsınlar” fikri doğmuştu. Buna karşı çıkanlar oldu. İngiliz kamuoyu, inanılması güç biçimde “İstanbul’un Türklerden geri alınması”nı tartışıyordu. Bu fikir o sırada toplanmış olan Paris Konferansı’nda da görüşülmüş, fakat karara bağlanamamıştı. Sonunda müttefikler yüksek risk taşıyan bu konuda geri adım atarak İstanbul’un Türklerin elinde kalmasına rıza gösterdiler ve bu kararı, o günlerde başlayan milliyetçi hareketleri ezmek için kullandılar. Müttefik kumandanlığı bu amaçla bir bildiri yayımladı ve “İstanbul’u sizden almaktan vazgeçtik, daha ne istiyorsunuz, artık milliyetçi davranışlara son verin ve mütareke şartlarına uyun” dedi. Ancak bu tedbir işe yaramadı ve milliyetçi hareketler başta “Karakol” teşkilatının faaliyetleri olmak üzere bütün hızı ile devam etti.
Doğu uzmanı istihbaratçı
John Godolphin Bennett, 5 yıl süren bu işgalin ünlü İngiliz istihbarat görevlisiydi. Savaşta subay kalmadığı için onu 20 yaşında yüzbaşı yapmışlardı. Savaş öncesinde “Doğu Bilimleri” eğitimi almış, Türkçe öğrenmişti. Londra’da doğmuş olmakla birlikte babası vaktiyle İstanbul’da bulunmuş ve Düyun-u Umumiye idaresinde yabancı uzman olarak çalışmıştı. Ailede güçlü bir Doğu kültürü esintisi vardı. Bennett, küçük yaşlardan itibaren Doğu dilleri, tarihi, felsefesi, sanatı ve günlük yaşamı konusunda temel bilgilere ulaşmıştı. İleri derece Türkçe konuşuyordu. Osmanlıcanın inceliklerini biliyor, akıcı konuşması sırasında bunları rahatça kullanıyordu. O, tam bir Türkçe ve Türk kültürü uzmanıydı. Savaşta Türkçe bilenlere fazlasıyla ihtiyaç duyulunca Bennett’e “istihbarat” işini verdiler. İstanbul’daki ilk görevi General Milne’nin tercümanlığıydı. Bu sırada defalarca Saray’a gidip geldi ve General Milne ile Sultan arasındaki konuşmaları tercüme etti.