Müslümanların ortak sesi olma iddiasını taşıyan İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) veya önceki adıyla İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ), Birleşmiş Milletlerin (BM) ardından en geniş katılımlı ikinci hükümetler arası teşkilat olarak biliniyor. Ancak bu kapsayıcı özelliği, BM’nin aktifliğine nazaran İslâm dünyasında yaşanan krizler karşısında takındığı pasif tutumuyla çelişiyor. 1969 yılında, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksâ’nın Avusturalyalı bir Hıristiyan tarafından kundaklanmasından sonra kurulan ve müşterek sorunlara birlikte çözüm üretilmesini hedefleyen teşkilat, yarım asrı geçen ömrüne rağmen Müslüman siyasetçilerin pek değerlendiremediği bir fırsat olarak karşımızda duruyor.
İİT kurulmadan evvel, 1920’li yıllardan itibaren Müslümanları siyasî olarak bir araya getirebilecek birçok teklif değerlendirilmeye başlamıştı. İslâm ülkelerinde devam eden işgal ve çatışmalardan dolayı istikrarlı ve sürdürülebilir olmayan bazı denemeler, temsilcilerin bir araya gelmesinden öteye geçemiyordu. 1926 yılının hac mevsiminde Mekke’de toplanan İslâm Kongresi, her sene toplanma kararı almış ancak bu düzeni sağlayamamıştı. İkinci kez 1931’de Kudüs’te toplanan kongre, Müslümanların menfaatini korumak ve kutsal beldeleri savunmak amacıyla bir teşkilat kurulması gerekliliğinde mutabık kalmış ama bunu da uygulayamamıştı.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası ilişkileri doğrudan etkileyen örgütlenme süreci, Birleşmiş Milletler gibi geniş katılımlı kuruluşların yanı sıra dar kapsamlı ve bölgesel birliklerin kurulmasına da zemin hazırlamıştı. Fakat bu sefer de Müslüman ülkelerin bir araya gelmesini Soğuk Savaş atmosferi engelliyordu. Farklı coğrafyalarda farklı devletlerin etkisinde kalan İslâm ülkeleri, karşılıklı menfaat çatışmaları yaşıyor, bu da ortak meselelerin çözümünde uzlaşmalarını imkânsız kılıyordu. Üstelik çoğu devletin bağımsızlığını yeni kazanmış olması da “İslâm birliği” düşüncesine sıcak bakamamalarına yol açıyordu.
1962 yılında İslâm dünyası yeni bir oluşuma daha şahitlik edecekti. Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan “Dünya İslâm Birliği” (Rabıta) Müslüman toplumların maddî ve manevî ilerlemesini sağlamak, aralarındaki birlik ve dayanışmayı temin etmek amaçlarını taşıyordu. Müslüman toplulukları temsil bakımından zayıf kalan bu örgüt, yönetim kadrosunda bulunan isimler sayesinde hatırı sayılır bir itibara sahipti. Bütün Müslümanların temsilci bulunduracağı bir konferans tertip etme fikri de ilk defa Rabıta’nın toplantılarından birinde öne sürülmüştü. Nijerya Başbakanı Ahmed Bello, 1965’te Mekke’de düzenlenen toplantıda bu teklifi dile getirmiş, teklif özellikle Suudi Arabistan Kralı Faysal ve Fas Kralı Hasan tarafından ilgiyle karşılanmıştı. Müslümanların devletlerarası siyasette daha çok söz sahibi olması gerektiğine inanan Faysal, bu teklifi şahsen görüştüğü liderlere de sunacak, ancak bu sefer de 1967’de patlak veren Altı Gün Savaşı yüzünden Müslüman birliği kesintiye uğrayacaktı.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…