Sultan II. Abdülhamid’in 1909’da tahtından indirilmesi ile suçlama ve ithamlar Osmanlı ülkesi içinde yaygınlaştırılmış, Balkan ve Ermeni Komitacıları “yoldaş”, masonlar “birader”, misyonerler “eğitim fedaileri” ilan edilip “aynı gökyüzünün altında kardeşçe, adil ve eşit bir yönetimden” söz edilirken, Sultan II. Abdülhamid “müstebid, zalim, katil ve kızıl sultan” ilan edilmişti. Başta İngiltere, Almanya, Fransa ve Amerika olma üzere Batı dünyası “hürriyet dönemini”(!) kalbî ve samimî duygularla selamlıyordu. II. Meşrutiyet’in ilânı ile Londra’da yıllarca Osmanlı’yı katliamla suçlayan Balkan Komitesi İstanbul’a gelerek yeni yönetimi tebrik ediyor ve geçici bir sessizlik dönemine giriyordu. Balkanların en sivri Komitacısı ve onlarca Müslümanın katlinden sorumlu olan Yane Sandanski, 31 Mart Hadisesi üzerine İstanbul’a gelip Yıldız yağmasına katılmış, kendisine Alatini Sarayı’nda “görüşmeyi kabul etmeyen” Sultan II. Abdülhamid’in kaldığı odalar kurşunlatılmış, maaş bağlanmış ve Selanik ormanları peşkeş çekilmişti. Buna karşılık İttihad ve Terakki’nin Selanik’teki merkezi Balkanlardaki Bulgar Komitacıların heykelini dikme kararı almıştı.