Los Angeles’in yoksul bölgelerindeki bir mezarlıkta rastladığımız üç kabir, uzaktan bakıldığında gözümüze alelâde görünebilir. Ancak biraz daha yaklaşıp hikâyelerini okuduğumuzda, aslında bir trajediyle karşı karşıya bulunduğumuzu fark edebiliriz. Bir annenin, kızının ve damadının yan yana duran mezar taşları, Mısır’ın soylu Müslüman ailelerinden birinde dünyaya gelip Amerika Birleşik Devletleri’nde Hıristiyan olarak hayata gözlerini yuman bir kraliçenin, Nazlı Sabri’nin öyküsünü anlatır bize.
Nazlı Sabri, baba tarafından Türk, anne tarafından Fransız kökenli bir ailenin çocuğu olarak 25 Haziran 1894’te Mısır’ın liman şehri İskenderiye’de dünyaya geldi. Babası Abdurrahim Sabri Paşa, Kahire valiliği ve tarım bakanlığı yapan üst düzey bir Osmanlı bürokratıydı. Annesi ise Napolyon’un ordusuyla Mısır’a gelip buraya yerleşen ve askerî görevler üstlenen Joseph Save, diğer namıyla Süleyman Paşa el-Fransevî’nin torunu Tevfîke Şerif Hanım idi. Mısır’da başbakanlık ve dışişleri bakanlığı görevlerini yürüten Muhammed Şerif Paşa’nın torunu olmasıyla da Nazlı Sabri, ülkesinin soylu isimlerinden biriydi. Ne var ki bu soyluluk, doğduğu ülkenin tarihi gibi sancılı ve çalkantılı geçecek ömrüyle büyük tezat teşkil edecekti.
Nazlı Sabri’nin ailesi, doğumundan itibaren onu yüksek görgü ve modern kültürle yetiştirmeye gayret etti. Eğitimine önce Fransızların Kahire’de açtığı Lycée de la Mère-de-Dieu okulunda başladı. Daha sonra İskenderiye’ye dönerek Collège Notre-Dame de Sion’a devam etti. Annesi Tevfîke Şerif Hanım’ın vefatının ardından kız kardeşiyle birlikte Paris’e gönderilerek iki yıl boyunca burada eğitim alması sağlandı. Nazlı Sabri’nin çocukluğundan itibaren Fransız eğitim kurumlarında okuması ve Fransız kültürüne aşinalığı, sonraki yıllarda uyum sağlamak zorunda kalacağı geleneksel Mısır kültürüne intibakını zorlaştıracak, bir anlamda hayatının çıkmaza girmesine sebep olacaktı.
Nazlı Sabri aldığı Fransız terbiyesiyle Avrupa kültürüne aşinalık kazanmıştı; özellikle opera gösterilerini takip etmekten büyük haz duyuyordu. 1919 yılında Mısır sosyetesinin katıldığı bir opera gösterisi, Nazlı Sabri’nin hayatını tamamen değiştirecek bir birlikteliğin de kapısını aralayacaktı. Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın oğlu Sultan Fuad, bu gösteri esnasında kendisiyle ilgilenecek, çok kısa bir süre sonra evlilik teklifinde bulunacaktı.
Esasında Sultan Fuad ve Nazlı Sabri’nin aileleri önceki kuşaklardan birbirini tanıyordu. Nazlı’nın başbakanlık da yapan dedesi Muhammed Şerif, Fuad’ın büyük dedesi Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından zekâsı ve becerisiyle takdir edilmiş, eğitimine onun himayesinde devam etmişti. Muhammed Şerif, Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunlarının ve Mısırlı üst düzey yöneticilerin çocuklarının geçtiği eğitimden geçmiş, hatta sonradan dünürü olan Hıdiv İsmail Paşa ile birlikte Fransa’ya gönderilerek Paris’te Saint Cyr Harp Okulu’nda iki yıl askerî eğitim alması sağlanmıştı.
Fuad’ın teklifi karşısında Nazlı Sabri’nin fazla bir alternatifi yoktu. Onunla evlenmeyi kabul etti ve düğün merasimi 24 Mayıs 1919’da gerçekleştirildi. Bu tarihten sonra kendisinden hanedana uygun bir hayat tarzı sürdürmesi istenecek, çocukluğundan itibaren alıştığı özgür ve rahat hayatı geride kalacaktı.