Konstantinopolis’ten İslambol’a Bir Şehir Efsanesi

Beş altı yaşlarında bir çocuk. En sevdiği oyunlardan biri, babasıyla oynadığı: Baba bir beyit söylüyor, o da aynı âhenkle tekrar ediyor:

Evvel ne idi ne oldu bilmem

Lebriz idi ol ne doldu bilmem

“Evvel” kelimesi tamam da acaba “lebriz” ne demek? diye aklından geçirse de, beyitlerin vezinlerini bulmada gayet başarılı. Üstelik bu pırıltılı sözleri okurken tarifsiz bir haz da alıyor:

Âkil ağlar geçen eyyâmı için

Deli bayram geliyor der sevinir

Okuduğu mısraların ne manaya geldiğini tam olarak kavrayamasa da, babanın bu “oyun”u oynamasının birkaç sebebi var: Küçük yaşlarda, evladında klasik şiirin estetiğine ve Türkçeye karşı bir hassasiyet geliştirmek. Bu arada unutmadan söyleyeyim: Bahsettiğimiz oyunun baba- oğul kahramanları Celaleddin Ökten, İmam-Hatip okullarının açılmasındaki gayretleriyle tanınan, bu okullarda görev yapan nâm-ı diğer Celal Hoca ve Sadettin Ökten.

Sadettin Hoca’nın Hayatımdan Portreler adıyla yakınlarda neşredilen kitabında anlattığı bu sahneye bakarak 1950’li yılların İstanbul’unda bütün baba-çocuk ilişkilerinin böyle olduğunu söyleyemeyiz elbette ama nadirattan da sayamayız bu tabloyu. Mahalledeki bekçi babaların Ramazan’da maniler okuduğu, sokak satıcılarının makamla zerzevat sattığı bir şehirden bahsediyoruz neticede.

 

Devamı Derin Tarih Dergisi Haziran 2016 Sayısında…

Benzer konular