Tarihçimiz Oruç Bey’e göre Şehzade Mustafa Ankara Savaşı’nda öldü, sonradan onun yerine geçen bir sahtekâr kargaşa çıkardı. Enverî’ye göre ise Şehzade Mustafa babasıyla birlikte Ankara Savaşı’nda Timur Han’a esir düştü ve ancak Timur’un vefatından sonra serbest kaldı.
Mustafa’yı Çağatay itdi esir,
Nice yıllar sonra geldi ol emir.
Şerafeddin-i Yezdî ve Nizamüddin-i Şamî Zafernâmelerine göre de gerçek durum budur.
Şehzade Mustafa’ya Osmanlı kaynaklarında tereddütsüz “Düzme, Düzmece, Sahte, Nâbedid, Ca’lî Mustafa” denilmesinin sebebi hem bir tedbir, hem de bir temenni olarak görülmelidir. Temenni böyle bir zamanda Yıldırım Bayezid gibi bir padişahın oğluna yakışmayan bir isyana öncülük etmemesi; tedbir ise Mustafa Çelebi’nin de padişah oğlu olması itibariyle bazı beyler nazarında hüsn-ü kabul görmesi ihtimalini bertaraf etmeye matuftur. Ama pek işe yaramamış olmalı ki, başta Aydınoğlu Cüneyd Bey -ki Şehzade Mustafa’ya vezir olmuştur- ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş safhasında büyük hizmetlerini gördüğümüz Gazi Timurtaş ile Evranos Gazi oğullarını yanına çekebilmiştir. Aydınoğlu Cüneyd Bey, diyelim ki, eski devletini diriltmek gibi bir emelin peşinde idi; Eflak Prensi Mirçe, Osmanlı Padişahına ihanet etmek için fırsat gözlüyordu; Bizans ezelî hilekârlığını el altından körükleyerek İstanbul’un, hadis-i şerifin taahhüdünde olan fethini hiç değilse bir müddet daha geciktirmek istiyordu: Ya Gazi Timurtaş oğullarıyla Evranos Gazi oğulları gibi saf, temiz, devletin menfaatleri karşısında tarih boyunca canlarını dahi fedadan çekinmemiş aileler bu isyana hangi gerekçe ile taraftar oldular? Devletin yeniden toparlanma safhasında, son derece tehlikeli olduğunu bile bile, kendilerince haklı sebepleri olsa dahi nasıl bir isyanın içinde yer alabildiler?