Afrika edebiyatı bir başkaldırı edebiyatı olmalıdır! Şöhretinin zirvesindeki Chinua Achebe, 1980 yılında böyle diyor ve başkaldırının içeriğini şöyle açıklıyordu: “Bir Afrikalı olarak bana dünyada bir rol verildi; belirli bir yer ve tarih verildi; ben de diyorum ki: Hayır, bu rolleri, bu tarihleri, bu bozuk ve karışık hesapları kabul etmiyorum. Kendimi yeniden yaratacağım!” Nijerya ulusunun geleceği için, geçmişinin heyecan dolu keşfine çıkıyordu. “Edebiyat bizim için bir lüks değil, bir ölüm kalım meselesidir. Yeni bir insan tasarlıyoruz.” Nijeryalı, yeni bir insandı romancı için, açmazdaki bir insan. “Onun açmazını dramatize etmeli, çarpıcı biçimde sergilemeliyiz ki, tercihlerini görebilsin ve doğruyu seçsin!”
Birkaç yüz yıldır hep yenilegelmişti Afrika insanı. Sadece hayatta değil, edebiyatta bile. Yenilgi, Achebe romanlarının da ana teması değil mi? Afrika üçlemesinin ilkinde Okonkwo intihar ediyor; ikincisinde, ‘yabancılaşmış’ torun Obi hapse mahkûm oluyor; üçüncüsünde aşiretin bir nevi rahip-kralı Ezeulu, cemaatini büyük ölçüde misyoner beyaz adamlara kaptırıyordu. Bir trajik başarısızlıklar silsilesi… Fakat yazar, kendisiyle yapılan başka bir röportajda, yenilgi kelimesini çok farklı bir anlamda kullandığını söylüyor. Evet, kahramanları, tıpkı kendilerine modellik eden gerçek kişiler gibi yenilmişlerdi. Fakat bir dava uğruna! “Okonkwo ile Ezeulu bir yaşam biçimini, bir halkı, bir dünya görüşünü suvunuyorlar. Eğer bir insan ne uğruna yaşamakta olduğunu biliyorsa, yenildiğini söylememiz zor olur. İki kahramanım da tıpkı Hz. İsa gibi yenilerek zafere ulaştılar. … Yenildikleri için kaplerde yer ettiler.”
Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…