Bu siyasî kutuplaşma çağında hâlâ üzerinde uzlaşacağımız bir husus varsa, o da bir çocuğun hayatının mukaddes olduğudur. Bir kitlesel öldürme, hava saldırısı veya tabii afette çocukların öldürülmesi, yalnızca yetişkinlerin öldürülmüş olmasından çok daha vahim kabul edilir. Biyoetik üzerine çalışmalarıyla tanınan felsefeci Peter Singer, teoride bir bebeğin hayatının, bilincinin henüz az gelişmiş olması nedeniyle bir yetişkinden daha az korunmaya değer olduğunu söylediğinde, işini kaybedeceğini belirten öfkeli telefonlar almıştı. Bütün bunlar bir yana, insanlık tarihinin kayda değer bir bölümü boyunca bebek ve çocuk öldürmenin yaygın ve kabul edilen bir nüfus kontrol yöntemi olduğunu ve çocuğun masumiyetinin, onu kana susamış bir tanrı için ideal kurban haline getirdiğini biliyor muydunuz? Kapalı yerde tutulan hayvanların kendi yavrularını öldürebildikleri, hatta parçalayıp yedikleri iyi bilinir. Çocuğunuza evcil hamster almanın kötü yanı budur. Buradaki yaygın tasavvur, bu noktürnal (gececil) hayvanların insanların kontrolü altında tutulmasının yarattığı stresin onları cinayet cinnetine yönelttiği yönündedir. Hayvanat bahçesindeki hayvanların da maruz kaldıkları strese patolojik bir tepki olarak yavrularını öldürebildikleri ortaya çıkmıştır. Yaban hayatındaki birçok hayvanın, zayıfları ayıklamanın zalim ve doğrudan yöntemi olarak aralarındaki gençleri düzenli şekilde öldürdüğü bilinir. Ebeveyn kendilerini kurtarmak için de yavrularını feda edebilmektedir. Bir anne kanguru, bir yırtıcı hayvandan kaçarken, yavrusunu kesesinden çıkarıp katilinin önüne atabilir mesela.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…