Tevfik Fikret edebiyat tarihimizin en unutulmaz simalarından biri hiç şüphesiz. Neşrettiği şiir kitapları kadar siyasî duruşuyla da tartışılmış bir şahsiyet olan Fikret, 48 sene ömür sürmüştür. Önce II. Abdülhamid, sonra da meşhur “Han-ı Yağma” şiirinin başrolündeki Meşrutiyet rejimi için sert bir tavır içinde olan Fikret’in ölümünü hazırlayan unsurlardan biri de kendisini kötümserlik girdabına sokan Osmanlı’nın son devrinin çalkantılı siyasî atmosferdi. Bu halin bir neticesi olarak Fikret diyabet hastalığına yakalanmıştır. Esasında yıllardır kuyusunu kazan bu hastalık daha da hararetlenmiş ve sıhhatinin yerinde olduğunda ayak direyerek doktorların perhiz tavsiyeleri başta olmak üzere, reçetelerine karşı çıkması ölümünü hızlandırmıştır. Nihayet 19 Ağustos 1915 gecesi Aşiyan adını verdiğini Bebek’teki konutunda hayatını kaybeder. Haberi alan Rıza Tevfik, Ruşen Eşref, Abdülhak Hamid Tarhan, Cenab Şahabettin gibi yakın dostları bu durumu teessürle karşılamış; ev bir matem havasına bürünmüştür. O gece Fikret’in eşi Nazime Hanım haricinde belki de tek kadın, ressam Mihri Hanım’dır ve bugün müze olarak kullanılan Aşiyan’da görülebilen, Fikret’in ölüm anından kısa süre sonra alınmış maskı kendisi yapmıştır.
Rıza Tevfik’in söylediğine göre Fikret’in vasiyeti evinin bahçesine gömülmekmiş. Bu anlaşılabilir bir durum; çünkü Fikret’in uzun yıllar görev yaptığı Robert Kolej ile evinin arasında kısa bir yürüyüş mesefesi vardı ve bunun sebebinin, Fikret’in insanlardan uzak durma temayülü olduğu açıktı. Bununla birlikte kayınpederi Mustafa Bey, Aşiyan’ın ileride elden çıkabileceğini söyleyerek onun Eyüp’teki aile kabristanına defnedilmesinin daha makul olacağına karar vermiştir.1 Nitekim aynı gün küçük bir cemaatin katılımıyla cenaze namazı kılınan Fikret, Feshane Caddesi ile Cami-i Kebir Sokağı’nın kesişiminde yer alan Ferhat Paşa’nın türbesinin yanındaki kabristana defnedilmiştir.2 Fikret, cenazesinde kimlerin olmasını istediğinden ve istemediğinden; kimlerin konuşma yapacağına kadar her şeyi vasiyetinde yazmıştır. Bunların arasında zikre değer kişilerden biri de Şehzade (Halife) Abdülmecid’tir. Devrin sanatçılarıyla yakın ilişkide olduğunu bilenen Abdülmecid Efendi Fikret’e de yakın alâka duymuş, hatta onun Sis şiirinin resmini yapıp ona hediye etmiştir. Bu tablo bugün Fikret’in müze olan evinde görülebilir.