Oyuncaklar çocukları eğlendirmek, bilhassa eğitmek için üretiliyor olsalar da, ait oldukları dönemin ekonomik, sosyal ve kültürel propagandasını yapmaları bakımından da tarihî öneme sahipler. İlk bakışta çocuğun ve çocukluğun bakış açısını yansıtsalar da, akabinde farklı rollere büründürülmüş olarak zuhur etmekte, üretildikleri dönemin yetişkin hayatına ayna tutmaktalar adeta. Kullanılan malzeme, kıyafet türü, oyuncuğa edindirilmiş fonksiyonlar ve imal süreci bu kanaati güçlendiriyor.
Oyuncakların varoluşu, insanın var oluşu kadar eskiye dayanmakta. Her dönemin imkânları çerçevesinde, çağlar boyunca oyuncak yapmış insanoğlu. MÖ 5. yüzyılda Mısırlılara ait olduğu tahmin edilen tahta atlardan tutun, sonrasında bulunan topaç, misket ve kilden yapılmış bebekler oyuncakların kültürlerin yansıması olarak okunabileceğini gösteriyor.
Kullanılan malzeme, işçilik, dönem ve üretim yerine bağlı olarak oyuncakların zaman içinde farklı rollere büründükleri görülüyor. Bir kısmı amacına uygun biçimde çocuksu formu, eğitici ve öğretici fonksiyonu barındırırken, bir kısmı da adeta aba altından sopa gösterircesine, masumiyetinin altında birtakım sırlar saklıyor. Belki yoksulluğun izleri, belki korkunun simgeleri, belki de kullanılan malzemenin acı ama gerçek hikâyeleri…
Antalya’nın Kepez ilçesinde 2017’de kapılarını açan, 15 salondaki 15 farklı tema kapsamında yaklaşık 13.800 objenin sergilendiği Anadolu Oyuncakları Müzesi bu hikâyelerden birine ev sahipliği yapıyor. Antik dönemdeki çocukla bugünkü çocuğu buluşturmayı, kültürel tarihimizi bugüne taşımayı gaye edinen oyuncakların arasında dikkat çeken biri var ki, Nazi Almanya’sıyla ilgili sırlar fısıldıyor kulak verenlere.
Rivayete göre 81 yıllık bebeğin saçları, 1941’de Auschwitz esir kampındaki Yahudi bir kız çocuğunun öldürülmeden önce kesilen saçlarından yapılmış. Sergilendiği alanda sık sık tekrar eden ve bir türlü çözülemeyen elektrik arızası nedeniyle ‘Esrarengiz Bebek’ diye anılıyor. Sebebi henüz çözülemeyen bu teknik arızayı, bebeğin saçlarının gerçek sahibi Yahudi kız çocuğunun geçirdiği karanlık günlere yoranlar var.
Nazi esir kamplarında tutulan çocukların saçlarının kesilip zengin Alman çocuklarının oyuncak bebeklerinde kullanıldığına dair haberleri duymuşsunuzdur. Dahası, maddî imkânsızlıklardan dolayı kadınların, cezaevi mahkûmlarının veya esirlerin saçlarını sattıklarını, bunların bazen rızaları ile bazen de zorla kendilerinden alındığını biliyoruz. Madalyonun öbür yüzüne bakarsak, Soğuk Savaş döneminde okullarda tavsiye edilen Anne Frank’ın Hatıra Defteri’nin orijinalliğinin sorgulandığı günümüzde her rivayeti soru işaretleri eşliğinde okumakta fayda olduğu aşikâr.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…