Altı asır boyunca birçok medeniyete, inanca ve kültüre sinesinde yer açan Osmanlı coğrafyasında köklü bir birikim üzerinden zengin bir sanat anlayışı teşekkül etmiştir. Mimari, edebiyat, musiki, tezhip, minyatür, cam, çinicilik, hat, seyirlik oyun ve tiyatronun yanı sıra pek çok zanaat dalı da filiz vermiş; dokuma, halı, ahşap gibi işlemecilik mahsulü ürünlerle ülke ihtişam, işçilik ve zarafet yurdu haline gelmişti.
Bizi Osmanlı’nın sanat mirasıyla buluşturan bir serginin kapısını çaldık bu ay: “Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi” Sakıp Sabancı Müzesi’nde görebileceğiniz sergi Sultan Abdülaziz’in oğlu, son Osmanlı halifesi Abdülmecid Efendi’nin sanatına dair yeni bir okuma vaat ederken, Osmanlı’da sanatın seyrini ve gelişim rotasını da gözler önüne seriyor.
Fatih Sultan Mehmed’in Venedikli ressamları saraya davet ederek portresini yaptırmasıyla resim sanatı saraya girmişti. Sanat saray tarafından desteklendiği gibi şahsî icraat da teşvik edilirdi. Padişahların hemen tamamı sanata alaka göstermiş, çoğu farklı sanat dallarında bizzat eser vermiştir. Geleneksel sanatlarda “Altın Çağ” olarak adlandırılan Kanûnî döneminden sonra şehzadelerin bir zanaat öğrenmesi gelenek haline getirildi. Şehzadeler kendileri için tayin edilen lala gözetiminde askerî ve fennî ilimlerde tahsil görürken, sanat alanında da işinin ehli bir sanatkâr tarafından eğitilirlerdi.
Resim sanatının Türk sanatında kendine yer bulması 19. yüzyıla tarihlenir. Batılılaşma hareketlerinin hâkim olduğu dönemin kaotik ortamında Abdülmecid Efendi, iyi bir bestekâr ve ressam olan babası Sultan Abdülaziz’den etkilenmiş olmalı. Dinlediğinizde Vivaldi yahut Mozart hissiyatı uyandıran “Gondol” adlı eseri Sultan Abdülaziz bestelemiştir. Sanata düşkünlüğü oğlu Şehzade Abdülmecid’e de zuhur etmiş olacak ki o da edebiyat, hat, müzik ve resim sanatları ile yakından ilgilenmişti.
Şeker Ahmed Paşa, saray ressamı Stanislaw Chelebowski, Osman Hamdi, Salvatore Valeri, II. Abdülhamid’in saray ressamı Fausto Zonaro, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Namık İsmail, Nazmi Ziya ve Şevket Dağ, çocukluk yılları sarayda geçen Abdülmecid Efendi’nin resim dersi aldığı ve ortak çalışmalara imza attığı sanatkârlardır.1
Tablolarında hem sokak hayatına hem de saray ve hususi hayata dair kompozisyonlara yer veren Abdülmecid Efendi 1909 yılında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin fahri başkanlığını üstlenmiş, eserleri yurt içi ve yurt dışında sergilenmiştir. Çarşı, pazar, sokak ve harem tasvirlerinin yer aldığı tabloları Batı’nın ilgisini çeken Doğu dünyasını yansıtmaktadır. Ayrıca kompozisyonlarında Osmanlı hayatına girmekte olan modern zihniyeti okumak mümkündür.
Bu dağarcığı hatırınızda tutarak gezdiğinizde; Abdülmecid Efendi’nin hayatı ve sanatı üzerine kurgulanan serginin size görünenden daha fazlasını fısıldayacağı kesin.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…