Ne diyor o güzel Bayburt türküsü: “Bayburt dağlarında mendilim kaldı, şen ol Bayburt şen ol sende nem kaldı’’. Çoruh Nehri’nin eşsiz manzarasına karşı, sanatı tabiatla buluşturarak ruhu huşuya erdiren bir müzenin kapısını çalıyoruz: Bayburt’a 45 km uzaklıktaki Bayraktar, eski adıyla Baksı köyünde kurulan Baksı Müzesi.
Türkiye’nin en az nüfuslu, en çok göç veren şehirlerinden birine müze kurma hayalini 2010 yılında hayata geçiren kişi, ressam ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan. Sanatçı güzeli arar düsturu ile sanatı Anadolu’yla, Anadolu’yu dünyayla buluşturan bu sıra dışı müze 2000 yılında bir hayal olarak filizlenmiş, 2010 Temmuz’unda da Hüsamettin Koçan’ın doğduğu topraklara kendi hayat birikiminden damıttığı bir armağan olarak kapılarını açmış. Çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında buluşturan müze sergi salonları, depo müze, atölyeler, konferans salonu, kütüphane ve konukevi ile 40 dönümlük bir araziye yayılıyor.
Baksı’nın 20. yıldönümü kapsamında iki yeni sergi düzenlenmiş. İlki, Çoruh nehrine bakan 1800 rakımlı Baksı tepesini devasa heykellerle kuşatan ‘Kıraçta Heykel’ sergisi. Heykelleri açık havaya, Baksı’nın kıraç bir tepesine taşıma fikri, onları ışık dalgaları ve rüzgârın ninnisiyle hareketsizlikten kurtararak tabiatın içine katma, konuşturma arzusundan çıkmış. Farklı kuşaktan dokuz sanatçının heykelleri bu tepeden Soğanlı Dağlarını ve Çoruh Nehri’ni temaşa ederken, kendilerini izleyenlere renkten renge, biçimden biçime akan bir seyir zevki sunuyor. Şehrin keşmekeşinden uzak, ayakların toprağa değdiği, bin bir çeşit çiçek kokusu arasında bu huzur dolu seyir, insanı mest ediyor.
Avrupa Konseyi Müze Ödülü, Altın Pusula, TBMM Onur Ödülü gibi pek çok ödüle sahip müzenin Anadolu’ya Değer Katan Projeler adlı diğer sergisi geçen yıl ilk defa verilen “Anadolu Ödülleri”ne layık bulunan projeleri bir araya getirmeyi amaçlarken, Anadolu’dan ilham alan ve ona değer katan çalışmalara topluca bir bakış imkânı sunuyor. Modernden geleneksel olana uzanan yolculukta video artların yanında duran şifa taslarından, çağdaş bir tasarımın yanı başına iliştirilmiş kağnı arabasına yaklaşırken, rengarenk cizlavetlerin dansı aklınızı başınızdan alabilir. Anadolu’nun kollarında sanat ve tabiatla kucaklaşmak için geç kalmamanızı tavsiye ederim.
Gelenek, görenek ve köy hayatının izleri kaybolmaya yüz tutarken, ebediyete intikal eden büyüklerimizin anlattıkları da elimizden, dilimizden kayıp gittikten sonra hangi hatıraya sığınacağız? Bir yol var; yaşamak ve yaşatmak. Geçen ömrün, giden günün, kaybolan yılların binlerce hatırası ve bu hatıraların yaşatılması yolunda verilmesi gereken çaba… Neyse ki bu yolda adımların atıldığını görmek ümit verici. Gönlümüzü aydınlatan bir örnek de Kenan Yavuz Etnografya Müzesi. İş insanı Kenan Yavuz’un doğup büyüdüğü Bayburt Beşpınar köyüne kurduğu müze bir neslin yaşayış biçimini gelecek nesle aktarıyor. Yaşayan müze kapsamındaki bu anlamlı proje, köklere dönüşün simgesi.
En prestijli müzeleri belirleyen Avrupa Müze Forumu tarafından her yıl düzenlenen “Avrupa Yılın Müzesi Ödülleri” yarışmasında 2021 Silletto Ödülünü almaya hak kazanan ve “Etnografya dediğin görmekle olmaz, tadacaksın, koklayacaksın, söyleyeceksin, birebir yaşayacaksın” düsturu ile hayata geçirilen müze, açık ve kapalı sergi alanlarını, kapı ve tokmak sergisini, Çinimaçin çini sergisini ve dönem dönem gerçekleştirilen yöresel etkinlikleri ihtiva ediyor.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…